Merhaba dostlar, ben Esenler’den bir tekstil işçisiyim. Daha önce de yazmıştım işyerindeki yaşadıklarımı. Mücadele hâlâ devam ediyor. Bu sefer yıldırma ve haksız duruma düşürme uğraşına girişti patron ve uşakları. Bana yaptıklarından birini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çok susadım ve suyumu içmek üzere bardağı doldurdum. Tam içiyordum ki bölüm şefi suyu bardakla içemezsin dedi. Birden nasıl yani başka neyle içebilirim dedim. Ve neden bardakla içemeyeceğimi sordum. Bunun üzerine iş kurallarına aykırı olduğunu söyledi. Neden dediğimde ise su işlerin üzerine dökülebilir, işlerde leke oluşabilir dedi. Ayrıca iş kurallarına aykırı olduğu için de ihtar yazacağını belirtip suyu bardakla değil şişeyle içebileceğimi söyledi. Daha önce de bardakla içtiğimi ve suyu bardakla içtiğim için de ihtar yazamayacağını söyledim. Yazarım dedi. Ne yazacaksınız, suyu bardakla içtiğin için suçlusun mu yazacaksınız? Ne kadar da komik bir duruma düştüğünüzün farkında mısınız? Bu sizin benim karşımda ne kadar da aciz olduğunuzu gösterir, nerede görülmüş işçiye bardakla su içtiği için ihtar yazıldığı, ama yazabilirsiniz gene de, siz yazma ben de imzalamama hakkına sahibim, çünkü su içmek insani bir ihtiyaçtır, ihtar nedeni değil! Bunun üzerine tuvalet ihtiyacım için de öyle istediğim zaman tuvalete gidemeyeceğimi söyledi. Bunun da en insani ihtiyaçlarımızdan biri olduğunu söyleyince, çılgına dönüp “sus bana cevap verme” diye bağırdı. İnsani ihtiyaçlarımı karşılamak zorunda olduğumu söyleyip istediğini yazar çizersin ama haklı değilsin, komiksin deyip konuşmayı bitirdim, yanımdan ayrılmak zorunda kaldı. Tabii hiçbir şey yazamadığı, çizemediği, moralimi bozamadığı ve beni sinirlendirip tartışmayı kendi istediği yönde ilerletemediği için onun morali bozulmuş oldu. Çünkü ona göre ben öfkelenmeli ve ona bağırıp çağırmalı, iş huzurunu bozmalı, onu haklı çıkarmalıydım ve hatta yeter diyerek iş alanımı terk etmeliydim. Bunları yaptıramayınca çattık belaya diyor.
Dostlar bu kadar sakin ve sabırlı olmamın tek nedeni UİD-DER’de edindiğim bilinç ve deneyimdir. Biz ne kadar sakin ve mantıklı hareket edersek o oranda yanlış yapma şansımız azalır demişti bir arkadaşım. Evet, sakin ve bilinçli olmalı, onların istedikleri yolda yürümemeliyiz. Bunu tek başımıza yapmak mümkün değil. Eğer ben UİD-DER’li bir işçi olmasaydım kesinlikle onların tekerine çomak değil ekmeklerine kaymak ve bal sürecektim. Dostlar, korkarım yakında nefes aldın iş kuralarını ihlal ettin diyecekler. Onlara göre biz nefes almadan durmaksızın çalışmalıyız, biz işçiler onlar için birer robot olmalıyız, su içmemeli, tuvalete gitmemeli, gülmemeli, konuşmamalı sadece çalışmalıyız, yani insanlıktan çıkmalıyız. Yaptıkları baskı ve hakaretleri karşısında susmalıyız. Ama biz insanız dostum. Ancak işçi sınıfının bilimiyle donanmak ve örgütlü olmak bizim insanlığa giden yolda olmazsa olmazımızdır. Bizler bu bilimle donandığımız oranda insanlığımızı ve onurumuzu koruyabiliriz. Ve bir kez daha gördüm ki örgütlüysek her şeyiz örgütsüzsek hiçbir şey.
Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!
Yaşasın Sınıf Mücadelesi!
UİD-DER Yürüyor Mücadele Büyüyor!