
Radyo Televizyon Sinema bölümünden mezun işsiz bir arkadaşımla sohbet ederken medyanın tarafsızlığını yitirdiğinden yakındı. Bunun üzerine tarafsız medya olup olamayacağını konuştuk kendisiyle. İşçi Dayanışması gazetesinin 10. yılını doldurduğu şu günlerde bu sohbetin oldukça anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemde iki temel sınıf var: Patronlar sınıfı ve işçi sınıfı. Kapitalizmde egemen olan sınıf patronlar sınıfıdır ve her şey onların çıkarları üzerine kuruludur. Zaten sahipleri de birer patron olan medya organları da haliyle patronlar sınıfına hizmet eder. Kendi aralarında bir kapışma ve rekabet içinde olan patronların farklı kesimlerinin çıkarlarını yansıtan medya organları vardır. Dünyanın neresine giderseniz gidin söz konusu işçi sınıfına düşmanlık olmadığı sürece patronların birlik olduğunu göremezsiniz. Mesela bazı patronlar mevcut hükümetleri desteklerken bazıları muhalefette yer alabilir. Böyle olunca da muhalefette yer alan patronların medya organlarında hükümetin hoşuna gitmeyecek haberler, yayınlar yapılabilir. Bu durum örgütsüz işçilerde sanki bazı kanallar ya da gazeteler tarafsızmış gibi bir hissiyat oluşturur. Oysa gerçeklik öyle değildir. Çünkü ne kadar tarafsız bir görüntü çiziyor olursa olsun bu kanallarda ve gazetelerde işçilerin haklarına, mücadelelerine, sorunlarına dair haberleri, yazıları, programları nadiren görebilirsiniz. Görseniz bile işçi sınıfının penceresinden, gerçeğin içinden bir fikir yoktur içinde. Zaten buralarda kamera önünde ya da arkasında çalışan emekçiler sömürülüyordur. Onların tarafsızlığı ya da muhalifliği kesimsel çıkarlarının gerektirdiği kadardır.
Eğer bir ülkede bu “tarafsız” kanallar ya da gazeteler özü itibariyle patronlar sınıfına hizmet ediyor oldukları halde rahatlıkla muhalefetlerini yapamıyorlarsa, neredeyse bütün patronlar medyası tek sesli bir yayına geçmişse o zaman o ülkede burjuva demokrasisinden bahsedilemez. Böyle bir rejimde iktidara muhalif olan patronlar şartlar gereği bundan vazgeçebilir ve artık iktidarı desteklemeye karar verebilir. Çünkü patronlar için önemli olan çıkarlarıdır, kârlarıdır. İster “demokratik”, isterse baskıcı bir rejimle yönetilen bir ülkede olsun patronların medyası özü itibariyle tarafsız değildir. O halde işçi sınıfı hiçbir koşulda patronların medyasından kendisi için bir şey bekleyemez.
İşçi sınıfının ihtiyacı olan şey kendi medyasıdır. İşçi sınıfının medyası da tarafsız değildir, işçi sınıfının çıkarlarına hizmet eder. Tıpkı 10 yıldır işçilere seslenen İşçi Dayanışması gibi. İşçi Dayanışması’nda bütün yazılar, mektuplar taraflıdır. İşçileri kendi sınıf çıkarları için birleşmeye, örgütlenmeye ve mücadele etmeye çağırır. Sınıfın sorunlarını dile getiren bizzat işçiler tarafından yazılmış mektuplar yayınlanır. Gençliğin, kadınların sorunları işçi sınıfının tarafından bakılarak dile getirilir. Yasalar yine işçi sınıfının tarafından bakılarak irdelenir. İşçi Dayanışması’nı takip eden işçiler sadece patronların medyasını takip eden işçilerden daha bilinçli olurlar. Patronların medyasına, onların yalan haberlerine kanmazlar. Kendileri için doğru olanı okur ve bilirler. O yüzden İşçi Dayanışması, işçiler için su gibi, ekmek gibi değerlidir. İşçi Dayanışması’na sahip çıkmak tarafını bilen tüm işçilerin boynunun borcudur.