
Orhan Kemal’in Bereketli Topraklar Üzerinde romanını okudum. Romanda üç arkadaş Sivas’ın bir köyünden Çukurova’ya çalışmaya gidiyorlar. Bu üç arkadaştan sadece bir tanesi köyüne geri dönebiliyor.
Fabrikada çalıştığı bölüm çok soğuk olduğu için Köse Hasan hastalanıyor. Ailesini, evini, memleketini bırakıp geldiği gurbette yiyecek yemeği, kalacak yeri zor bulmuşken çalışamayacak duruma geliyor ve sonrasında ölüyor. Pehlivan Ali ise bir tarlada çalışırken tecrübesi olmadığı halde patoz makinesinde çalışmaya veriliyor. Ağanın ve ırgatbaşının “hadi, daha hızlı yaparsın” sözlerinin ardından kolunu makineye kaptırıyor. Ağa ise arabası kirlenir diye yaralı Ali’yi hastaneye götürmüyor. Ali oracıkta kan kaybından ölüyor.
Bu roman 1959 yılında basılmış ilk kez. O yıllarda işçilerin hayatları bu denli zor, bu denli üzücüymüş. Aradan yıllar geçmesine, teknolojinin ilerlemesine rağmen fabrikalarda, işyerlerinde hâlâ işçiler için güvenli, sağlıklı çalışma koşulları sağlanmıyor. İşçiler uzun saatler çalışıp ömür tüketiyor, hastalanmaya devam ediyor, iş cinayetleri de günden güne artmaya devam ediyor.
Pek çok insanın haberi olmasa da her yıl 2000’nin üzerinde işçi iş cinayetlerine kurban gidiyor. Bu korkunç bir rakam, fakat gerçek! İnsan sağlığının, hatta canının paradan daha değersiz olduğu bu sistem devam ettikçe uzun iş saatleri, kötü çalışma koşulları, iş cinayetleri de devam edecek. Bu çarkı bozuk düzenin yıkılması için hepimize sorumluluk düşüyor. Daha iyi yaşamak için mücadele etmeliyiz.