Merhaba dostlar, biz Esenyurt’tan bir grup metal isçisiyiz. Bu mektubumuzu İşçi Dayanışması gazetesinin onuncu yılı vesilesiyle yazıyoruz. Bundan yaklaşık 7 yıl önce Kıraç bölgesinde bir metal fabrikasında çalışıyorduk. Metal sektörü bugün düşük ücretler, uzun iş saatleri ve iş kazalarıyla bilinen bir sektör, o zaman da öyleydi. Bizim çalıştığımız fabrika bu koşulların hepsinin katmerli bir şekilde yaşandığı bir işyeriydi. Yüksek iş temposunun, iş koşullarının ağırlığının ve uzun çalışma saatlerinin getirdiği dikkat kaybı nedeniyle neredeyse haftada bir iş kazası yaşanıyordu.
En son yaşanan iş kazası biz işçileri derinden sarsmıştı. Daha 22’sinde gencecik bir delikanlı arkadaşımız iş kazasında yaşamını kaybetmişti. Herkes gibi onun da geleceğe yönelik planları, hayalleri vardı. Patronların kâr hırsının kurbanı olmasaydı yazın evlenip sevdiğine kavuşacaktı. Ama buna izin vermediler ve daha hayatının baharında yaşamdan kopardılar. Bu da yetmezmiş gibi bütün suçun onda olduğunu ve hatta intihar etiğini söyleyecek kadar aşağılık ithamlarda bulundular. O günlerde hepimizin gündeminde iş kazaları vardı. Bunun üzerine sohbetler ediyorduk. Bu iş kazalarının engellenip engellenemeyeceği üzerine konuşuyorduk. Biz de o işyerinde tanışmıştık. Önceleri birbirini anlayan ve aşağı yukarı işyeri sorunlarında örtüşen fikirlerimiz daha sonraları bizi iki iyi dost yapmıştı.
O günlerde işyeri önünde kırmızı şapkalı ve önlüklü bir grup UİD-DER’li arkadaş tam da bizim sorunlarımızla ilgili bir içeriğe sahip bildiriler ve İşçi Dayanışması gazetesinin o ayki sayısını dağıtıyorlardı. Biz 12 saatin vermiş olduğu fiziksel ve ruhsal yorgunlukla bir an önce servislerimize binmeye yönelmişken, onlar bize şöyle sesleniyorlardı: “İŞ KAZALARI KADER DEĞİLDİR! İŞÇİ ÖLÜMLERİNİ DURDURALIM!” Bu sesleniş bizi silkelemişti. Yorgunluğumuzu bir an için unutup kırmızı şapka ve önlüklü arkadaşlarla sohbet etmeye başlamıştık. İçeriğini tam hatırlamamakla birlikte işçilerin genel sorunlarıyla özellikle de iş kazalarıyla ilgili sohbet etmiştik. Bize “iş kazaları kader değildir, işçi ölümlerini durduralım” konulu bir etkinlik olduğunu, etkinliğe katılırsak daha kapsamlı bilgi sahibi olacağımızı ve verdikleri İşçi Dayanışması bülteninde bununla ilgili yazıların olduğunu söyleyerek bizi de etkinliğe davet etmişlerdi.
Ve o günlerin üzerinden 7 yıl geçti. Aldığımız İşçi Dayanışması ve etkinlik daveti dünyaya bakış açımızı 180 derece değiştirdi. O zaman iki iyi arkadaş olan biz bugün o aldığımız İşçi Dayanışması sayesinde sınıfımızın mücadelesinde kavga arkadaşı olduk. İşçi Dayanışması’ndan öğrendiğimiz sınıf bilincini işyerindeki arkadaşlara taşımaya, onları da İşçi Dayanışması okuru haline getirmeye çalıştık. Tabi o dönemlerde heyecanlı ve acemiydik. Ama buna rağmen anlattıklarımız patronun gözünü korkutmuş olacak ki bizi işten çıkardı. Çıkarttı ama bizden öyle kurtulamazdı, bir zamanlar çalışmış olduğumuz fabrikaya yapılan İşçi Dayanışması dağıtımına katılarak eski iş arkadaşlarımızın dünya ve Türkiye işçi sınıfının gündeminden haberdar olmalarını sağlıyorduk.
Evet, dostlar aldığımız o ilk İşçi Dayanışması sayesinde bizim ve patronların iki ayrı sınıf olduğumuzu, çıkarlarımızın farklı olduğunu ve hiçbir zaman uzlaşamayacağımızı, güçlü ve örgütlü olanın dünyanın kaderini belirlediğini öğrendik. Buradan bir İşçi Dayanışması’nın nelere kadir olduğunu sizlerle paylaşmak istedik. İşyerlerimizde bizim yaşadığımız sorunların benzeri sorunları yaşayan milyonlarca işçi arkadaşımız var ve onların da patronlar sınıfının yalan haberlerinden kurtulup gerçekleri öğrenmesi için bir İşçi Dayanışması’na ihtiyacı olduğunu unutmamalıyız.
YAŞASIN SINIFIMIZIN GAZETESİ İŞÇİ DAYANIŞMASI!