UİD-DER’le ilk 1 Mayıs heyecanını yaşadım. Ayrıca görev almanın sevinci ve onurunu da yaşadım. Özgürlük için, ayaklarımıza bağlanmış zincirleri kırmak için, biz işçilerin yaşamı için, yaşanılabilir bir dünya için ve çarkı bozuk bu düzeni yıkmak için alanlardaydık. Tüm taleplerimizi coşkuyla haykırdık. Bunu sadece UİD-DER’li işçiler için değil, dünyadaki tüm işçiler için haykırdık.
Ben pankart taşımakla görevliydim ve en öndeydim. Zaten ilk 1 Mayıs’ımda bana görev verilmesi beni çok mutlu etmişti. Bu haklı mücadelede olmak zaten onurlu bir şey. Orada UİD-DER’li arkadaşların birbirini sahiplenmesi, halini hatırını sorması çok anlamlıydı. Etrafımızda kortejimizi, bizi merak eden çok insan vardı. Ve sorularına en doğru şekilde cevap vermek için herkes elinden geleni yapıyordu. Bu sorulara cevap vermek bile insana ayrı bir mutluluk veriyor. Çünkü etraftakiler pür dikkat bizleri izliyor, sloganlarımıza eşlik ediyorlardı. Bu 1 Mayıs, umudumu yeniden yeşertti.
Dünya işçileri olarak demir gibi yumruklarımızla, kararlı duruşumuzla fakiri daha fakir, zengini ise daha zengin eden bu sistemi yıkmamız lazım. Biz olmadan patronların birer hiç olduğunu göstermemiz lazım. Örgütlü ve bilinçli olmalıyız. Bu düzen böyle sürerse insanlığı da kendisiyle beraber yok edecek. Ama biz biliyoruz ki bu tutsak zincirleri kırılacak. Bu düzen yıkılacak ve dünyanın tüm işçileri birleşecek.
Yaşasın 1 Mayıs!