
Ben bir işçiyim. Ayrıca işçi emeklisi bir ailenin küçük bir çocuğuyum. Ele avuca yüreği sığmayan küçük bir kız çocuğu… 21 yıl boyunca kocam ve çocuklarım için çalıştım. Ama son üç yıldır kendim için çalışmaya başladım. Ben UİD-DER’le buldum kendimi. Oradaki gençlerle, yaşlılarla birlikte bir insan olduğumu anladım. UİD-DER’li işçiler bana 1 Mayıs’ı sevdirdiler. Sağlam bir işçi nasıl olunur, onu öğrettiler.
Sabah erkenden kalktım. 1 Mayıs’a katılmak için bir araç göndermişti dernekten arkadaşlar. Bu araç bana bir limuzin gibi geldi. Çünkü coşkum bu araca sığmadı. Araçla Sefaköy temsilciliğimizde diğer arkadaşlarla buluştuk. Kahvaltı için sıcak simit almıştık. Heyecandan onları bile yiyemedik. Gece kocam hastalandı. Sabaha doğru hastaneden geldik. Yaklaşık 2,5 saatlik uykuyla ayaktaydım. Ama ben yorgunluğun, uykusuzluğun zerresini hissetmedim. Çünkü işçi bayramına katılıyordum. Bu bayram benim için çok özeldi, bana aitti! Otobüslere bindik. Araçta marşlar, sloganlar, şarkılar söyledik. Coştukça coştuk! Alana nasıl geldiğimizi bile anlamadık. Hani karınca yuvalarını bilirsiniz hepiniz. Karıncalar kendi yuvalarının etrafında sürekli iş yaparlar. Çok kalabalık ve çok çalışkanlardır. Biz de alanda tıpkı onlar gibiydik. Çalışkan, heyecanlı, coşkulu… Alan ucu bucağı olmayan bir kalabalıkla dolup taşmıştı. Bir tarafımızda siyasi partiler ve işçi örgütleri, diğer tarafımızda başka işçiler. Bizim kortejimiz ortalarında… Sloganları teker teker gür sesle attık. Uzun süre alana varmak için yürüdük. Yol boyunca UİD-DER’in ses aracında söylenen marşlarla coştuk. Alana girdikten sonra da halaylar çekildi. Ama şuna inanın ki hiç yorulmadık. Dönüşte de geldiğimiz disiplinle kol kola sloganlar atarak, şarkılar söyleyerek döndük.
Eğer 1 Mayıs’a gitmediysen, eğer UİD-DER’e uğramadıysan ben işçiyim deme. Kimse için geç değil. Ben 53 yaşındayım ve henüz yaşanacak çok şey var biliyorum. Durma sen de gel!