Flormar işçilerini direnişlerinin 16. gününde UİD-DER Kadın Komitesi olarak ziyaret ettik. Halaylarıyla coşkularıyla karşıladılar bizleri. Direniş alanını ziyaret eden işçilerle daha da güçlendiklerini belirten kadın işçilerle sohbet ettik. Flormar patronu kapı önünde direnen işçilerle, içeride çalışan işçiler arasına çektiği tel örgüleri giderek büyütüyor. Aynı zamanda iki büyük servis aracını demir kapıların önüne çekerek duvarlar örmeye çalışıyor. Fakat işçiler kurulan tüm bu barikatlara, duvarlara halaylarla sloganlarla karşılık veriyor.
Flormar işçileri daha bizler sormadan süreçlerini anlatmaya başlıyorlar. Heyecanlarını bizlerle paylaşıyorlar. Bir kadın direnişçi “17 yılık işçiyim ama aldığım maaş üç kuruş, her gün 10 saat çalışıyoruz ama emeğimizin karşılığını alamıyoruz” diyor.
Diğer bir kadın işçi ise kendisini sendikalı olmaktan vazgeçirmeye çalışan patron temsilcisi ile arasında geçen diyalogu şöyle anlatıyor: “Patron temsilcisi yanıma geldi ‘Siz şimdi sendikaya neden üye oluyorsunuz? Çok mu gerekliydi! Ne olduğunu biliyor musunuz? Sendika sizin bildiğiniz gibi bir şey değil’ diyerek bana baskı uyguluyordu. Ben de ona ‘ben bu işyerinde 14 yıldır çalışıyorum bir 14 yıl daha yaşayacağımın garantisini kim bana verebilir, bu kötü çalışma koşullarına neden katlanayım’ dedim”
Sendikaya üye olan arkadaşlarına destek olduğu için işten atılan ofis çalışanlarından bir kadın işçi, yöneticinin üretimde çalışan arkadaşlarıyla ofistekilerin bağ kurmasını, birlik olmasını engellemeye çalıştığını aktardı: “Yönetici tarafından çağırıldım ‘Sen okumuşsun, annenin babanın emeğine böyle mi karşılık veriyorsun? Senin onların yanında ne işin var? Onları iki gün, üç gün göreceksin bir daha da görmeyeceksin, değer mi? Kafanı kullan’ dedi. Ben de ona ‘değer mi, değmez mi ben bilirim. Senin sorunun değil! Bir gün de olsa iki gün de olsa fark etmez!’ dedim ve şimdi burada arkadaşlarımın yanındayım.”
Diğer bir kadın işçi, “Senin orda ne işin var niye gidiyorsun oraya?” diyen yöneticiye; “Siz bugüne kadar bize hep aileyiz diyordunuz ama benim ailem siz değilsiniz, benim ailem dışarıda. Onların yanına gidiyorum” diyerek direnişe nasıl çıktığını anlattı.
İşçi sağlığı ve güvenliği koşullarının hiçe sayıldığını şöyle anlatıyor Flormar işçileri: “İş güvenliği açısından işçiye değer verilmiyor. Koca kazanlara kimyasalları manuel alarak elle aktarıyoruz. Kazanların kapaklarını kapatırken de çekiçlerle vuruyoruz ve kazanın kapağını açarken basınç uygulanıyor. Bu basınç esnasında kapak yerinden fırlayabiliyor. Bir işçi arkadaşımızın göğsüne şiddetli bir şekilde kazanın kapağı çarpmıştı bir keresinde. Makyaj malzemelerinin kapaklarını günde yüzlerce kez kapattığımız için kas sıkışmaları ve eklem ağrıları oluşmaya başladı. Hatta bir işçi arkadaşımız bu nedenle hala tedavi görüyor.”
İşçiler, 25. maddeden atılmakla tehdit edilmişler. Tekrar iş bulamayacakları söylenerek ve “başka firmalara girdiğinizde bunlar sicilinize işler” denerek gözleri korkutulmak istenmiş. İşveren ve temsilcileri işçilerin gözlerini bir taraftan yasayla korkuturken, bir yandan da anayasal haklarını kullanarak sendikaya üye olan işçileri kapı önüne koyuyorlar. Tam bir ikiyüzlülük!
UİD-DER’li işçiler olarak biliyoruz ki işçilerin gücü üretmelerinden ve birleşerek mücadele etmelerinden gelir. Bizim haklarımız var ve bu haklarımıza sahip çıkmamız, takipçisi olmamız, mücadele etmemiz son derece meşrudur. UİD-DER Kadın Komitesi olarak Flormar işçilerinin haklı mücadelesinde yanlarındayız! Direnişiniz Direnişimizdir!