Geçenlerde işyerimde birlikte çalıştığımız kadın arkadaşlarla sosyal medyada bir habere denk geldik. Haberde Emine Erdoğan’ın kullandığı çantanın yaklaşık olarak 200.000 TL değerinde olduğu yazıyordu. Tam da fazla mesai ücretleri ha yattı ha yatacak diye herkesin hesabını kontrol ettiği günlerdi. Sonra kadın arkadaşlardan biri “biz evimizi geçindirmek için, aldığımız maaş yetmediği için fazla mesai yapmak zorunda kalırken, bir de şu duruma bak! Kullandığı çanta 200.000 TL!” dedi. Sonra başka bir arkadaş “AKP ilk seçildiği günden bugüne kadar hep fakirin emekçinin yanındayım, biz de sizler gibi yıllarca acı çektik yokluk gördük diye kandırdı bizleri. Sonuçta ben de sağcı bir insanım, bunlara inandım oyumu verdim” diye söylendi. Geldiğimiz durum ortada, onlar binlerce liralık çantalar takıyor, ödediğimiz vergilerle binlerce liralık iftar sofraları kuruyor, yazlık kışlık ayrı saraylarda oturuyor ama bizler hâlâ ay sonunu nasıl getireceğiz diye düşünüyoruz.
Aslında arkadaşlar işçi sınıfı için çelişkiler daha gözle görülür hale geldi artık. Saklayabilecekleri durumda değiller. Ama ekonomik istikrar için oy istiyor AKP. Ekonomiyi bizler mi bu hale getirdik? Yapanlar belli, peki düzeltebilecekler mi? Yoksa yine fakir edebiyatı yapıp kandıracaklar mı bizleri? 2002 yılından beri AKP işçi haklarına saldırıyor. Emekçi kitleleri ise yıllardan beri bölüyor. Biliyor ki çıkarlarımızın ortak olduğunu anlarsak saltanatı yerle bir olacak. Her ne kadar tüm sorunlarımız çözülmese de bir yerden başlamanın vaktidir. 24 Haziran bu açıdan bir ilk adım olsun. Umutsuzluk, karamsarlık yerine 15-16 Haziran’ın yıldönümünde yeşertelim mücadele ruhunu…