
Bildiğimiz gibi Türkiye’de gündem çok sık değişiyor, değiştiriliyor. Bundan yaklaşık bir buçuk ay önce seçim gündemimizde yoktu. Durum elbette ki değişti. Erken seçim açıklandığında tüm Türkiye bunu konuşmaya başladı. Kuşkusuz benim işyerimde de gündem bu oldu. Ben hastanede çoğu işçi gibi asgari ücretle çalışan bir işçiyim. İş çıkışı eve gitme yolunda biz işçiler “ne yemek yapsam? Çocuğum yine benden para isteyecek, bu ay maaşım ne zaman yatacak?” gibi kafamızı kurcalayan düşünceler ile uğraşırız. Bu gibi düşünceler bir tarafta durur hep. Bir de hayatın günlük koşuşturmacası vardır. Bir iş çıkışı çalışma arkadaşımla birlikte metrobüs bekliyorduk. Bazı metrobüs duraklarında televizyon var ve bu televizyon çoğunlukla hükümetin “güzel” diyerek yaptığı icraatları gösteriyor. O televizyon kanalından öğrendik seçim kararını.
Ertesi gün işyerine gittiğimde herkes bunu konuşuyordu. Çoğu işçi “bakın yine Erdoğan’ın istediği oldu” diyerek öfkeleniyordu. Benim çalışma arkadaşım 3 çocuk annesi bir kadın. Bu işçi kadın vakti zamanında AKP’ye çok oy vermiş ve şimdilerdeyse hükümetin başındakilere lanetler yağdıran birisi. İnsanların birbirine düşürüldüğünü, üç kuruşa çalışıp memnun olmamızı isteyenlere oy verilmeyeceğini, hükümettekilerin derhal gitmesi gerektiğini çevresindekilere anlatıyor. “Bugüne kadar oy verdim de ne oldu? Ben hâlâ aynı yerde duruyorum hatta gittikçe yoksullaşıyorum. Artık ona oy yok!” diyerek hükümete artık oy vermeyeceğini anlatıyor bize. Henüz evlenememiş olan ve geçenlerde patrondan zam isteyen genç bir işçi arkadaş ise geleceğinden endişeli olduğunu ve hükümettekilerin mutlaka değişmesi gerektiğini anlatıyordu. “Benim doğmamış çocuğum bile şu anda borçlu. Ben böyle bir yaşam istemiyorum. Gece gündüz geçinebilmek için çalışıyorum, iki işe gidiyorum. Yaşamlarımız bunlardan ibaret” diyor ve gençlerin gelecek kaygısını bizlere bir kez daha hissettiriyordu.
İktidar biz işçileri düşünmüyor, onlar yalnızca kendi çıkarlarını düşünüyorlar. Bugün hangi işçiyle konuşursak konuşalım yaşantısından memnun olan bir işçi yok. Artık bizim bu gidişata bir dur dememiz lazım. Yaşantımızdan memnun değilsek bu durumu değiştirmemiz lazım. Çevremizdeki işçileri bu gidişatın değişmesi için ikna etmeliyiz.