Ağustos ayında yaklaşık yüz bin metal işçisini ilgilendiren grup toplu iş sözleşmesi görüşmeleri (TİS) başladı. TİS görüşmelerinde patronlar adına MESS, metal işçileri adına ise Birleşik Metal-İş (DİSK), Çelik-İş (Hak-İş) ve Türk Metal-İş (Türk-İş) sendikaları masaya oturuyor.
Ülke ekonomisinde önemli bir yere sahip olan metal sektörü özellikle son yıllarda büyümenin ve kâr oranlarının yüksek oluşuyla göze çarpıyor. Son on yılda çalışan işçi sayısında da artış söz konusu fakat maaşlar ortalama asgari ücret düzeylerinde. Giderek düşen ve enflasyonla birlikte sürekli eriyen ücretler, 12 saati aşan çalışma koşulları ve esnek çalışma dayatması, metal işçilerinin hayatını katlanılmaz kılıyor. Bu yüzden on binlerce işçi nefesini tutmuş bu TİS görüşmelerinden çıkacak zam rakamlarının açıklanmasını bekliyor.
Görüşme masasına oturan sendikaların, toplu sözleşme taslaklarını işçilerin istekleri doğrultusunda hazırladıklarını düşünmek ise olanaksız. Türk Metal-İş’in tutumunu uzun uzadıya anlatmamıza gerek yok. Hoşnutsuz olan sendikalı işçiler Gebze şubesine sık sık gidip sözleşme taslağı hakkında bilgi almaya çalışıyorlar. Türk Metal-İş’e üye bir fabrikada çalışan bir metal işçisinden durum hakkında bilgi istediğimde bana şunları söylüyor: “Sendikamıza gidip taslağı soruyoruz. Neler yaptıklarını ve hazırlanan taslağın içeriğini öğrenmek istediğimizi belirtiyoruz. Aldığımız cevap taslağın internet sitesinde yer aldığı ve oradan bakabileceğimiz şeklinde oluyor. Kaçamak cevaplarla bizi idare etmeye çalışıyorlar. Üstüne basa basa ülkedeki krizden bahsediyorlar. Sendika yöneticisine bu krizin sorumlusunun biz olmadığımızı ve patronların krizini neden ön plana çıkardıklarını sorduğumda ise bana tuhaf bakışlarla bakıyor. Başka fabrikalardan işçilerin de sık sık gelip şube yönetimini sıkıştırdığını duydum. Bizim aslında diğer fabrikadaki işçi arkadaşlarımızla görüşüp ortak bir şekilde şubeye baskı yapmamız gerekiyor.”
Çelik-İş sendikasında da sessizlik hâkim. Sorulmadığı takdirde açıklanan hiçbir şey olmuyor. Bazı sıkıştırıcı sorulardan sonra ise temsilciler şöyle bir cevap veriyorlar: “Biz ne yapsak boş. Sonuçta MESS’in alacağı kararı uygulamaktan başka çaremiz yok. Sonucu bekleyeceğiz. Ama diğer sendikalardan daha geri koşullarda bir sözleşmeye imza atmayacağız.” Bir yandan işçilere pasif bir tutum takınmaları öğütlenirken aynı zamanda sendikalar arası rekabet de vurgulanmadan geçilmiyor.
Birleşik Metal-İş ise hazırlanan taslağı MESS’ten önce işçilere sundu. Sendikanın sitesinde yapılan açıklamalarda özellikle Türk Metal-İş sendikasının tutumları ağır bir dille eleştiriliyor ve işçiler dikkatli olmaya çağırılıyor. Özellikle de patronların esnek çalışmayı sözleşmeye geçirmeye çalışacakları ve Türk Metal-İş başkanının buna karşı çıkmayacağını açıkladığı vurgulanıyor.
Sonuç olarak, sendika bürokratlarının bu tutumları, tabandaki işçilerin sürecin dışına itilmelerinden ve militan bir mücadele yürütememelerinden kaynaklanmaktadır. Meydanı boş bulan sendika bürokratları istedikleri gibi at koşturmakta ve militan öncü işçilerin de önünü kesmektedirler. ‘80 öncesi işçi hareketinde metal işçileri ve sendikaları önemli bir yer tutmuştur. Yürüttükleri militan mücadele ile bugünlere önemli deneyimler bırakmışlardır. Biz yeni kuşak işçilerin de bir an önce silkinmesi ve mücadeleye atılması gerekiyor. Bize bırakılan miras tükenmek üzere. Sendikaların biz işçilere ait olduğunu bilmeli ve evimizi kirleten haşereleri temizlemeliyiz. Sadece sözleşme döneminde tepkimizi dile getirmekle bir şey elde edemeyiz. Patronların örgütlü bir şekilde yürüttüğü saldırılara karşı örgütlü bir şekilde mücadele yürütmeliyiz. Unutmayalım ki birleşen işçiler yenilmezler! Tarihte buna örnek teşkil edecek nice deneyimler mevcuttur. Mücadele elden bırakmayacağımız silahımızdır. Bu silahı sınıf bilinciyle doldurmamız gerekmektedir.