24 Haziran seçimlerine az bir zaman kala fabrikadaki kadın arkadaşlarla sohbet ettik. Bu sohbetlerden birini sizlerle paylaşayım. Konu ekonomik krizden açıldı. Arkadaşlardan biri alım gücünün düştüğünü, her şeyin çok pahalı olduğunu söyledi ve hatta şöyle bir şey ekledi; “markete girdim bir şeyler almak için fakat her şey çok pahalı ama bir şeyler de almak zorundayız. Çünkü bunlar bizim temel ihtiyaçlarımız.” Merak ettim, neydi ona bu kadar pahalı gelen ve kızdıran diye sessiz bir şekilde kendimce düşündüm. Cevabını da kendim verdim. Ettir dedim başka ne olacak? Sonra döndüm ablaya sordum “o kadar pahalı olan ne?” “Ne olacak patates ve soğan” dedi.
Bunun üzerine ben de ablaya şunları söyledim: “Biz işçiler muazzam şeyler üretiyoruz. Her şey bizlerin elinden geçiyor. Zenginlerin zenginliğini de biz üretiyoruz. Benim içimden senin pahalı dediğin şeyin et olduğu geçerken sen patates ve soğan diyorsun. Artık en temel gıdaları bile almakta zorlanıyoruz. Başımızdakiler bizlere “ekonomi büyüyor” nutukları atıyorlar. Şimdi sana soruyorum abla bu kadar şikâyetçiyken hayat pahalılığından seçimlerde iktidara ve tek adam rejimine evet mi hayır mı diyeceksin?” “Tabii ki hayır diyeceğim. Gece gündüz dua ediyorum gitsin diye kızım” dedi. Ben de dedim ki “dua etmen yetmez, etrafındaki insanları da ikna et.”