
Seçimi geride bıraktık. İşçiler seçim sürecinde daha fazla kutuplaştırıldı. Çalıştığımız işyerlerinde farklı partilere oy vermiş, seçim sürecinde tartışmalar, küslükler yaşamış işçi arkadaşlarımız var. Örgütsüz ve bilinçsiz olduğumuz için patronların partilerinin kutuplaştırmasına, bizi birbirimize düşman etmesine kanıyoruz. Fakat biz işçiler farklı partilere oy versek de işyerinde karşılaştığımız sorunlar karşısında birlikte hareket etmeliyiz.
Çalıştığım işyerinde seçimin bir gün sonrasında iş çıkısında iki arkadaş konuşuyor, seçimi kazandıklarını, akşam mahallede sokağa çıktıklarını yüksek sesle birbirlerine anlatıyorlardı. İşyerimiz sendikalı ve bu aralar işkolu ile ilgili de sıkıntılar yaşanıyor. Patron toplu sözleşme imzalandıktan sonra işkolunu değiştirmek için dava açmış. Dava neredeyse iki yıldır sürüyor, sonuçlanmak üzere. İşçiler sendikalarına sahip çıkmak için seçimden dört gün sonra iş yavaşlatma eylemi yaptılar. Seçimden bir gün sonra serviste AKP’ye oy verdiğini anlatan o işçi arkadaşlar bu kez sloganlar atarak sendikalarına sahip çıkmak için en önde yürüyorlardı. Her ne kadar farklı partilere oy vermiş olsak da bu bizim özümüzü, işçi olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor.
Anlayacağımız biz işçilerin sorunları, çıkarları birdir. Ama aynı partilere oy versek de bizim çıkarlarımız patronların çıkarları ile bir değil. Fakat onlar her seferinde kendi çıkarlarını bizim çıkarımızmış gibi sunuyorlar, anlatıyorlar. Hükümet seçim sonuçlarını bizim zaferimizmiş gibi sunuyor. Oysaki geçim sıkıntısı yaşayan, işsizlik çeken biziz. Ülke büyüyor ama bizim cebimizdeki para büyümüyor. Her şeye zam gelince cebimizdeki üç kuruş da eriyip gidiyor zaten. Biz işçiler bir sınıfı oluşturuyoruz. Kimliklerimiz, dinimiz, dilimiz farklı olsa da işçi sınıfının birer parçasıyız. Farklılıklarımız bizim birlikte mücadele etmemizin önüne geçmemeli. Önümüzdeki dönemde de haklarımız için, gittikçe daha fazla hissettiğimiz ekonomik krize karşı birlikte mücadele etmekten vazgeçmeyelim!