2016’daki 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 21 Temmuzda ilan edilen olağanüstü hal 19 Temmuz 2018’de görüntüde kaldırıldı. Darbecileri ayıklamak gerekçesiyle ilan edilen OHAL için eski Başbakan Binali Yıldırım “Devlet millete değil, kendisine olağanüstü hal ilan etmiştir” demişti. Benzer gerekçeleri Cumhurbaşkanı dâhil AKP hükümetinin bakan ve milletvekilleri de söylemişlerdi. Ancak OHAL’in ilan edilmesiyle birlikte darbe girişimiyle ilişkisi olmadığı halde binlerce kişi işlerinden çıkarıldı. Grevler yasaklandı. Grevlerin sermayenin çıkarları için “OHAL’den istifadeyle” yasaklandığı açıkça ifade edildi. İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasası patronlar lehine esnetildi. Denetimlerin gerektiği gibi yapılmaması, iş kazalarının ve iş cinayetlerinin sayısında belirgin bir artış meydana gelmesine neden oldu.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 3 aylık uzatmalarla 2 yıl süren OHAL dönemi boyunca meydana gelen hak gaspları ve iş cinayetlerine dair bir rapor hazırladı. İSİG Meclisi’nin raporu, hükümetin keyfi uygulamaları nedeniyle işçilerin maruz kaldığı mağduriyetleri gözler önüne seriyor.
Grev yasaklarının sermaye düzeni lehine uygulandığını açıkça söyleyen Cumhurbaşkanının ifadelerinin hatırlatıldığı raporda, metal, cam, petrokimya işkolları başta olmak üzere grevlerin milli güvenlik ve sağlık gerekçeleriyle yasaklandığı hatırlatıldı. OHAL süresince gerçekleşen iş cinayetlerinde en az 3960 işçinin yaşamını yitirdiğine dikkat çekildi. Arabuluculuk düzenlemesinin yine patronların isteği üzerine uygulamaya sokulduğu belirtildi.
İSİG raporunda yer alan diğer tespitler şöyle:
- Gerek KHK’lar marifetiyle gerek dönemin sermayeye verdiği keyfiyetle binlerce emekçi kamu görevinden alındı; sendikalaşan, alınamayan ücretlerini isteyen, haklarını arayan işçiler işten çıkarıldı. Diğer emekçiler de işsizlik tehdidi ile en temel haklarını dahi arayamaz duruma geldi.
- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 Temmuz 2017 Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nde “Şimdi grev tehdidi olan yere OHAL’den istifade ile anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz” diye açıklamada bulundu. Nitekim OHAL döneminde Asil Çelik, EMİS Grup TİS, Akbank, Şişecam, Mefar, MESS Grup TİS ve Soda Kromsan grevleri milli güvenlik, sağlık nedenleriyle yasaklandı.
- Düzce Tekno Maccaferri’de grevin 25. gününde bizzat devlet grev kırıcılığı yaptı. Jandarma müdahalesi sonucu Birleşik Metal-İş üyesi işçiler gözaltına alınarak mallar fabrikadan çıkarıldı. Petkim’de Petrol-İş sendika şube yönetimi ve işçi temsilcileri yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı, fabrikaya TOMA’lar getirildi ve zorla üç yıllık sözleşme imzalatıldı. TÜMTİS üyesi işçilerin sayısını çoğaltmak ve bu şekilde aidat gelirini artırmak; iş ve çalışma hürriyetini engellemek suçlarından(!) hapis cezası alan TÜMTİS Ankara Şube Başkanı’nın da aralarında bulunduğu 14 sendikacıya ve işçiye verilen hapis cezasını Yargıtay tarafından onandı. Petrol-İş Sendikası’nın Türkiye Petrolleri’nin özelleştirilmesi sürecine karşı Enerji Bakanlığı önünde yapacağı eylem engellendi. Batman, Adıyaman ve Trakya’dan gelecek olan işçi otobüsleri yola çıkarılmadı. Birleşik Metal-İş ile EMİS arasında süren toplu sözleşme sürecinde önemli bir yerde duran General Electric ve Schneider fabrikalarının bulunduğu Gebze’de, süreç hakkında yapılmak istenen toplantıya OHAL yasağı gerekçe gösterilerek izin verilmedi.
- 15 Mayıs 2018’de TOBB’un 74. Genel Kurulu’nda konuşan Rifat Hisarcıklıoğlu, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatının KOBİ’lere yük getirdiğini söyleyerek “Bunları kaldırttık” diyerek ilgili Yasa maddesinin 2020 yılına ertelenmesinde sermayenin rolünü ortaya koydu. Yine konuşmasında zorunlu arabuluculuk uygulamasına değinen Hisarcıklıoğlu, “Büyük sıkıntı yaşadığımız bir başka alan, yargı sistemiydi. Özellikle iş mahkemelerindeki davalarda, işveren yüzde 92 haksız çıkıyordu. Bunu değiştirmek üzere, zorunlu arabuluculuk sisteminin uygulamaya alınmasını sağladık. Aylar, hatta yıllar süren davalar, artık günler-haftalar içinde çözülüyor” diyerek uygulamanın esasen patronlar için getirildiğini belirtti.
- Uluslararası birkaç sigorta şirketinin kontrolünde olacak Bireysel Emeklilik Yasası geçti. Esasen sosyal güvenlik sistemimizin son kırıntılarının da yok edilmesi; emeklilik adı altında olası birikimlerin tekellere kaynak olarak aktarılması ve emeklilik hakkının sona erdirilmesi hedeflendi.
- Taşerona rahmet okutacak kiralık işçilik düzenlemesi uygulamaya konuldu. Böylece işten çıkarmalar kolaylaştı, örgütlenme hakkı fiilen ortadan kaldırıldı, birçok işçi hakkı kullanılamaz hale getirildi. Yine bu uygulama ile iş cinayetlerinin kayıt dışılığı, sağlık ve güvenlik riskleri artacak; yeme, içme, ulaşım, yaşantı vb. bozulacak ve iş cinayetlerinde ceza ve tazminat davaları içinden çıkılmaz hale gelecek.
- Üst üste zamlar geldi. Enflasyon resmi olarak yüzde 13’e ulaştı, dolar 5 TL sınırına dayandı, reel ücretlerde azalma yaşandı, çalışma saatleri daha da arttı. Gençlerin dörtte biri işsiz, çünkü ekonomide üretkenlik yok ve yapılan harcamalar silahlanmaya gidiyor. Bu dönemde Hükümet iki kez istihdam seferberliği ilan etti, ancak ‘seferberlik’ sonucunda istihdam artmadığı gibi çırak, stajyer ve kursiyer kapsamında istihdam rakamlarına dâhil edilen yeni güvencesiz istihdam biçimlerinin yaygınlaştırıldı, kalıcılaştırıldı.
- İş cinayetleri sonrası adaletsizlik, cezasızlık sürdü. Davalarda asıl sorumlular mahkemeye çıkartılamadığı gibi tali sorumlular kısa süreli hapis cezalarına çarptırıldı, bu cezalar para cezasına çevrildi ve 24 ay taksitlendirildi.
- Eski Çalışma Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun da katılımıyla 13 Mayıs 2017’de 3. Havalimanı’nda ‘İş Sağlığı ve Güvenliği Hedef Sıfır Deklarasyon’ imza töreni düzenlenip ‘iş kazalarının’ sıfırlanacağı ve kampanyanın merkezinin de inşaat olduğu deklare edildi. Bakanlığın kampanyasının sürdüğü 4 ayda ise 167’si inşaat işçisi olmak üzere en az 753 işçi yaşamını yitirdi.
- Hükümet, 2018 yılını çocuk işçilikle mücadele yılı ilan etti. Ancak çocuk işçiliğin azaltılması ile ilgili hiçbir adım atılmadı, hiçbir iyileşme sağlanmadı. Milletvekili Murat Emir’in BİMER’e yaptığı başvuru sonrasıysa, 2018 yılının Haziran ayına kadar yalnızca 23 işyerine çocuk işçi çalıştırdığı için 39 bin 343 TL idari para cezası verildiği ortaya çıktı.
İSİG Meclisi, OHAL’de iş cinayetlerinde yüzde 14 artış meydana geldiğine dikkat çekti. İşçi ölümleri metal işkolunda yüzde 100; enerji işkolunda yüzde 20; madencilik, tekstil, kimya, ağaç, kâğıt, çimento toprak ve taşımacılık iş kollarında yüzde 10 arttı. Göçmen-mülteci işçilerin ölümleri yüzde 40 arttı.
AKP hükümetinin gerçekleri gözlerden saklamaya çalışmasına rağmen, OHAL’in faturasının işçilere çok ağır bir şekilde ödetildiği anlaşılıyor. OHAL 19 Temmuzda görüntüde kaldırılmış olsa da, işçi sınıfı üzerindeki baskıların devam edeceği anlaşılıyor. Hak gaspları, sendikalaşma önündeki fiili engeller, grev yasakları ve iş cinayetleri nedeniyle işçi ölümlerinin bu dönem de artarak devam edeceğinin işaretleri veriliyor. İşçi hakları konusunda OHAL öncesindeki döneme bile dönülmesi beklenmiyor. Açıktır ki tüm bunları durdurmanı tek yolu, işçilerin bir sınıf olarak birleşmesi ve mücadele etmesidir.