Gün geçmiyor ki zam haberiyle uyanmayalım. Elimizin değdiği her şey zamlanıyor, cebimize girmeden ücretlerimiz eriyip gidiyor. Ekonomi ne zaman dar boğaza düşse faturasını biz işçilere, emekçilere kesiyorlar. İşyerlerinde maaşlarımız yerinde sayıyor, ücretlerimiz ödenmiyor, geciktiriliyor ama zamlar hiç durmuyor. Tabi bu aralar hepimizin gündemine yerleşen doların yükselişi bu zamlardan bağımsız değil. Her gün doların yükselişiyle güne başlıyoruz. Şimdi içimizden “aman bize ne doların yükselişinden, sanki dolarla mı yaşıyoruz?” diyenleriniz vardır elbet. Ama işin aslı öyle değil kardeşler.
Öncelikle aldığımız asgari ücretin doların karşısında nasıl da eridiğine bir bakalım. Doların bugün 5 lirayı aşması demek biz işçilerin emeklisinden, memuruna maaşlarımızın dolar karşısında ciddi bir değer kaybetmesi demektir. Cumhuriyet gazetesindeki bir haberde liranın dolar karşısındaki değer kaybının biz emekçilere yansımasına ilişkin veriler yer alıyor. Dolar 1 Ocakta 3,78 liraydı. Yani asgari ücretin dolar karşılığı 424 dolardı. 1 Ocakta zamlanan asgari ücret yerinde sayarken dolar sürekli artış gösterdi ve hızla tırmanmaya da devam ediyor. Doların 5 lirayı aşması 1603 liralık asgari ücretin karşılığının 320,6 dolara gerilemesi demek. Yani asgari ücretli bir işçinin kaybı 520 lira oluyor. Yılbaşından bu yana memurların maaşındaki kayıp ise 153 dolar. Bu da dolar kuru 5 lira üzerinden hesaplandığında 765 lira kayıp anlamına geliyor. Yine Ocakta memur emeklisinin aylığının dolar olarak karşılığı 523 dolardı. En düşük memur emeklisi aylığının 2 bin 149 lira olduğunu düşünürsek bunun karşılığı 430 dolar. Bu da 93 dolar, yani 465 lira kayıp anlamına geliyor.
Türk-İş’in verilerine göre 1 kişinin aylık asgari harcaması 2 bin 136 liraya ulaşmış durumda. Biz işçilerin aldığı asgari ücret ise AGİ dahil 1603 lira. Bu haliyle 533 lira düşük alıyorken gelen zamlarla belimiz bükülüyor, ayı zor çıkartıyoruz. 2002 yılında 1 dolar 1,4 lirayken, şu an itibariyle 5 lirayı aştı. Türkiye’nin dış borcu 466 milyar dolar. Döviz açığı nereden tamamlanacak? Dolar arttıkça artan dış borç kimin sırtından ödenecek? Tabii ki biz işçilerin ve emekçilerin sırtından! Maaşımız yerinde sayarken yediğimiz, içtiğimiz gıdalar, doğal gaz, elektrik, su gibi temel ihtiyaçlarımız sürekli zamlanıyor. Yani dememiz o ki kapitalist düzen ne zaman sıkışsa faturasını biz işçilere kesiyor. Peki, ne yapacağız? Faturayı yine biz yoksullar mı ödeyecek? Neden?