
Karınca gibi çalışkansın
Demirden, koca kuşlar yaparsın
Kanat açıp, gökyüzüne uçarsın
Gökyüzünde sınır yoktur, görürsün
Yeryüzüne kuşbakışı bakarsın
Çitleri, duvarları bir bir görürsün
Sınırları, duvarları kim çektirdi bilirsin
Duvarları örenleri, çitleri örenleri kendin gibi tanırsın
Sen olmazsan o demir kuş uçamaz, bilirsin
Duvar ören yıkmasını da öğrenir, bilesin
Yapanlar günü gelir, yıkmasını da bilirler
Sınırları yıkıp, sınırsız bir dünya kurmasını da bilirler
Karıncalar gibi, yerin bağrın yararsın
Bin metre derinlerde cevher ararsın
Yeryüzüne kara, sarı maden yığarsın
Yeryüzüne sıcaklığı, aydınlığı yayarsın
Gün yüzüne hasret kuyularda kalırsın
Bazen toplu, bazen tek tek kuyularda ölürsün
Yeryüzüne cansız ceset çıkarsın
Aydınlığa hasret, gün yüzüne hasret, bu dünyadan göçersin
Hesabın var elbet, soracaklar bilesin
Hasretin var, çekilecek bilesin
Acın sıcak, acın taze, acın büyük bilesin
Sarı karıncalar gibi ağaç budarsın
Kara karıncalar gibi yeri yararsın
Potalara kaynar demir dökersin
Dünya üzerine demirden ağlar örersin
Köprüler asarsın, barajlar kurarsın
Koca koca binaları dizersin
Fabrikalar, hanlar, hamamlar yaparsın
Her gün, üçer, beşer düşer düşer ölürsün
İğneden, ipliğe her bir şeyi var edersin
İlmik ilmik kumaşları örersin
Buğdayı eker, ambarlara yığarsın
Hamurları tekne tekne kararsın
Tüm cihana yeteceğini bilirsin
Ekmeksiz, aşsız ölenleri gözlerinle görürsün
Karıncalar gibi, yığın yığın toplarsın
Topladığın senin olmaz bilirsin
Hep toplarsın, aç açıkta kalırsın
Açlığın, yoksulluğun ta dibine batarsın
Tek başına bir zerresin bilirsin
Kol kola girince, ne kadar çok olduğun görürsün
Umuda, sevdaya, özleme, hasrete türkülere durursun
Karıncalar gibi yeri, göğü sararsın
Bir birleşsen saray, sultan demez çukurlara gömersin
Bir kızı sevdiğin gibi sevdiğiniz elleriniz birleşince
Birleşince tüm elleriniz, birleşince
Birleşince bu düzeni yerle yeksen edersin