
Sağlıkta reform adı altında getirilen ve 2012 yılı başında yürürlüğe giren Genel Sağlık Sigortası (GSS), işsiz ve sigortasız çalışan işçilerin de sağlık sigortasından yararlanacağını söyleyerek çıkartılmıştı. Gelin görün ki kuyruklarda sırada bekleyip kayıt yaptırılan bu sözde hizmet, hiç de öyle denildiği gibi parasız sağlık hizmeti şeklinde çıkmadı. Teste tabii tutulan kişinin geliri, yaşadığı hanede oturan kişilerin de gelirleri katılarak hesaplanıyor ve ona göre sağlık hizmetine ödeyeceği tutar belirleniyor. Yani öyle anlatıldığı gibi bedava sağlık hizmeti değil, zorunlu sağlık sigortası primi ödemeyi dayatıyordu. Ödeme planı zorunlu hale getirilerek, işsiz ve sigortasız işçilerden kazanamadıkları parayı bile istemeye başladılar. Hal böyle olunca durumdan haberi bile olmayan milyonlarca kişinin birikmiş ve faizleriyle beraber borçları çıkıverdi.
Yaşam şartlarının ağırlaşmasıyla birlikte borç harç ile yaşamını devam ettiren, düzenli iş bulamadığı için gündelik işlere razı olup çalışan ya da mevsimlik işçi olarak çalışan milyonlarca işçi şu an GSS kapsamında borçlu gözükmektedir. Bu insanlar, düzenli sigortalı bir işe girseler bile, borçlarını ödeyene kadar sağlık hizmetinden yararlanamıyorlar. Borç yapılanması ile 25 yaş altı gençlerin borçları silinirken, bu yaş üstü bireylerin borçları için ancak taksitlendirme yoluna gidilmiştir. Bir sağlık çalışanı olarak her gün bu insanların yaşadıkları sorunlara tanık oluyor, o sorunlarla boğuşmak zorunda kalıyoruz.
Aslında bir kamu hizmeti olan ve tamamen parasız olması gereken sağlık, açgözlü sermayenin talanı altında paralı hale gelmiştir ve her geçen gün de kalitesizleşmektedir. İktidarın övünerek icraatlarını anlattığı devlet hastaneleri adeta sorun yumağı haline dönmüştür. Örneğin hastaların çoğu sağlık hizmetini doğru düzgün bir şekilde alamamakta, katkı payı ödemekte ve sigorta kapsamından çıkarıldığı için çok pahalı bazı ilaçları alamamaktadırlar. Bir diğer örnek de kaldırılacağı söylenen taşeron sisteminin farklı biçimlerde devam etmesidir. Mesela radyoloji bölümleri keyfi biçimde kategori dışı bırakılarak taşeronun devamı sağlanmıştır. Hastanelerde her an sağlık çalışanlarıyla hastalar veya hasta yakınları karşı karşıya getirilmekte ve sanki sorun onlar arasındaymış gibi birbirilerine girmelerine yol açılmaktadır.
Bu gidişatın sorumlusu mevcut iktidardır. İktidarın on yıllardır uyguladığı politikalar sonucu sorun yaşadığımız alanlardan sadece biridir sağlık sektörü. Aslında eğitim gibi diğer kamu hizmetlerinde de benzer bir tablo söz konusudur. Bu tabloyu değiştirmek için sağlık çalışanları ve hastalar olarak birlikte davranmalı, nitelikli ve parasız sağlık için mücadele etmeliyiz.