
Büyük orman yangınları, sel felaketleri, kar-yağmur yağmayan kışlar ya da 50 derecelik yaz sıcakları... Küresel iklim değişikliğinin etkilerini her geçen yıl daha belirgin olarak hissediyoruz. Dünyanın yüzeyi ısınıyor ve buna bağlı olarak felaketler yaşanıyor. Bu böyle devam ederse dünya artık geri dönülemez bir yola girmiş olacak. Uzmanların açıklamalarına göre gelecekte yaşanacak felaketlerin yanında şimdiye kadar yaşananlar sadece bir başlangıç! Yaşananlar için buzdağının görünen kısmı diyebiliriz.
19. yüzyıl sonlarından itibaren dünyanın yüzey sıcaklığında artış olduğu anlaşılmaya başlandı. Sıcaklık artışı sanayi devriminden sonra daha belirgin hale gelmişti. 19. yüzyıldan bugüne yaklaşık 1 derece ısınan dünyanın, önlem alınmazsa bu yüzyıl sonunda 4 derece daha ısınmış olacağı tahmin ediliyor. Küresel ısınmanın sonucu olarak buzullar erimeye başladı. Deniz seviyesi yükseliyor ve yakın bir gelecekte kara parçalarının önemli bir kısmı sular altında kalacak. Küresel ısınma ile birlikte bazı bölgelerde yoğun yağış, bazı bölgelerde ise şiddetli kuraklık yaşanıyor. Sel ve kuraklığın daha da şiddetlenmesiyle tarım alanları azalacak ve kıtlıklar olacak. İçilebilir su kaynakları tükenecek! Bu felaket tablosunu genişletmek maalesef mümkün!
sera-etkisi.jpg [1]

Dünya, atmosfer denilen çeşitli gazlardan ve su buharından oluşan bir katman ile çevrilidir. Güneş ışınlarının bir kısmı bu katmandan geçerek yeryüzüne ulaşır ve bir kısmı yeniden tersine, gökyüzüne yansır. Bu ışınların bir kısmı atmosferde tutularak dünyanın ısınmasına neden olur. Buna da “sera etkisi” denir. Dünyadaki endüstriyel faaliyetler nedeniyle atmosferdeki karbondioksit, metan gibi gazlar ve su buharı miktarı arttığında güneş ışınlarının daha büyük bir kısmı atmosferde tutulur ve bu da yeryüzündeki ısıyı arttırır. Petrol, kömür, doğalgaz gibi fosil yakıtların kullanılması, atmosferdeki karbondioksit, metan, azotdioksit gibi zehirli gazların oranını arttırıyor. Bu durum sera etkisini kuvvetlendirerek dünyanın yüzey sıcaklığında artışa neden oluyor. Devletler yıllardır bu konuda raporlar hazırlıyor, paneller düzenliyor, görüşmeler yapıyorlar, gazetelerden, internetten görüyoruz. Fakat iş harekete geçmek olunca hiçbir şey yapmıyorlar. Aslında ikiyüzlü davranıyorlar! Küresel ısınmanın “insan faktörü”yle ilgili olduğunu söylüyorlar. Sormak lazım ne çeşit bir “insan” bu? Yaşananlardan tüm insanlık ortak derecede mi suçlu?
Egemenler hedef şaşırtarak, suçu tüm insanlığın üzerine yıkmaya çalışıyorlar. Bir birey olarak küresel ısınmaya hangi oranda etki ederiz bir düşünelim: Küresel ısınmayla ilgili karşımıza çıkan haberlerde deodorant, plastik ambalajlı ürünler vs. kullanmayı bir kenara atmamız, şahsi araçlar yerine toplu taşıma araçlarını kullanmamız salık veriliyor. Peki, tüm bunlar önemsiz ya da yanlış tavsiyeler değil. Örneğin ambalajlı ürün kullanmak küresel ısınmayı arttıran bir işlev görür, evet! Fakat olaya daha geniş bir pencereden bakmamız gerekir. Bu ambalajların üretilmesine kim karar veriyor? Ambalajların üretiminde doğaya zararlı olan maddelerin kullanılmasına karar veren sermaye sahipleri değil mi? Ya da başka bir örnek; arabalar! O veya bu biçimde ulaşımımızı gerçekleştirmek için araç kullanmalıyız. Peki, elektrik ile çalışan araçlar üretmek mümkün olduğu halde arabalarda fosil yakıt kullanılmasının nedeni tüm insanlar mı petrol şirketleri mi? Üretimin her aşamasına olduğu gibi bu boyutuna da kapitalistler karar vermiyor mu? Büyük şirketler büyük kârlar elde edebilmek için dünyanın tüm kaynaklarını yağmalayarak aşırı üretim yapmıyorlar mı? İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak için doğaya zarar vermeyen bir üretim anlayışı mı var, yoksa bütün amaç ne olursa olsun kâr elde etmek mi? Dolayısıyla yaşamımızı sürdürebilmemiz için tükettiğimiz ürünlerin doğaya verdiği zarar aslında kapitalist üretim süreciyle alakalı! Üstelik toplumdaki tüketim alışkanlıklarının belirleyeni de kapitalizm! Mesela insanları yeni model araba almaya teşvik etmek yahut aileleri birden fazla araba almaya kışkırtmak, tüketimi bir ihtişam göstergesi, mutluluk kaynağı olarak toplumun bilincinde kodlamak, diğer taraftan “toplu taşıma kullanmak lazım” demek ikiyüzlüce değil mi?
Üstelik küresel ısınmada kapitalizmin rolü bu kadarla sınırlı da değil! Doğaya bizlerin tükettiği maddelerin verdiği zarar ile kapitalist şirketlerin verdiği zarar aynı mı? Geçtiğimiz günlerde bir haber yayınlandı ve küresel ısınmaya en fazla etkide bulunan 20 şirket açıklandı. Listelenen 20 şirketin dünyadaki karbondioksit oranının artmasındaki payı %21’e denk geliyor. Yani karbondioksit artışının beşte birinden fazlasını sadece bu yirmi şirket tek başına gerçekleştiriyor!
Kardeşler gerçek suçlu ortada, çözüm ise bizim ellerimizde. Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için sömürü düzeni kapitalizmi tarihin çöplüğüne atmamız şart. Zamanımız daralıyor! Biz bu düzene dur demezsek o, bütün canlıların yaşamına son verecek. Çok geç olmadan harekete geçmeliyiz. Mücadele ederek dünyamızı kapitalizmin esaretinden kurtarmalıyız.