
Geçtiğimiz günlerde dışarıda arkadaşlarla yürüyorduk. Bir banka oturduk. Yanımızda bir de gitarımız vardı. Biz de hem şarkı söyledik hem de sohbet etmeye devam ettik ara ara. Derken bir genç arkadaş yanımıza geldi. Bizimle birlikte şarkı söylemeye başladı. Şarkı bittiği zaman arkadaşa adını sorduk ve sohbet etmeye başladık.
Kısa sürede anlaşmıştık. Gerek çaldığımız parçalardan, gerekse başka şeylerden biraz konuştuktan sonra çalışıp çalışmadığını sorduk arkadaşa. Çok fazla sektörde çalıştığını ancak şimdi işsiz olduğunu söyledi. Adı Serdar’dı. Serdar 34 yaşında genç işsiz nüfusundan biriydi. Bizler de genç işsizlerdik. Ekonomik kriz olduğunu, iş bulmanın zorlaştığını ve işçi olmanın ne kadar zor olduğunu konuştuk. Dünya çapında bir kriz olduğundan, gelecek günlerde işlerin daha kötü bir hal alacağından bahsetti arkadaş. Ekonomik krizin ardından Ortadoğu’daki savaşın daha da yayılacağını söyledi. Bizler de Serdar’a katılmakla birlikte, çözümün de bizim örgütlenmemize bağlı olduğundan bahsettik.
Bizler yani o bankın çevresindekiler, 4 kişiydik. Ancak yaşadığımız hayat milyonlarca genç işsiz işçinin hayatının aynıydı. Tabi sorunlarımız da öyle. Krizin faturası biz işçilerin sırtına yıkılmaya başladı. Bunun etkileri işsizlik, güvencesiz çalışma, yaygın iş kazaları, artan fiyatlar, eriyen ücretler vb. zorluklarla hayatımızda yer alıyor. Biz işçiler eğer bir bank veya bir masa etrafında toplanarak, işyerlerimizde bir araya gelerek kendi sorunlarımızı konuşmaya başlamaz ve çözüm aramazsak daha da kötü şeyler hepimizin hayatını katlanılmaz kılacak. Bizler ancak örgütlenirsek sorunlarımızın üstesinden gelebiliriz.
Biz işçi sınıfının genç bireyleri sınıfımızın safında örgütlendikçe günlerimiz bahara yaklaşacak. Çocuklarımız krizlerin mirasçısı olmayacak. Onlara miras olarak güzel ve insanca yaşanabilecek bir dünya bırakmak bizim ellerimizde. Bu yüzden sınıfımızı tanımalı, safımızı korumalı ve genişletmeliyiz. Aksi halde hayatlarımız daralan bu çemberde yok olmaya devam edecek ve tabi umutlarımız da.