
Merhaba kardeşlerim. Duydunuz mu ya da okudunuz mu, bilmiyorum Haberiniz olsun: ÜÇÜNCÜ HAVA LİMANI İNŞAAT İŞÇİLERİ HAKLI imiş. Üçüncü havalimanı inşaatının genel sorumlusu, İGA CEO’su Kadri Samsunlu işçi kardeşlerimizden özür dilemiş. Üçüncü havalimanını gezmek vesilesiyle orada bulunan “GAZETECİ” Fatih Altaylı aracılığı ile de özrünü kamuoyu ile paylaşmış ya da Fatih Altaylı durumu böyle aktarıyor. Kadri Samsunlu tam olarak şunu söylemiş: “İşçi arkadaşlarımdan özür diledim, özür dilerim. HAKLIYDILAR.” Bu açıklamanın ardından birkaç doğal soru insanın aklına hemen düşüveriyor. Neden kardeşlerimizin haklı eylemlerine polis acımasızca saldırdı? Neden kardeşlerimizden yüzlercesi gece yarısı gözaltına alındı? Neden kardeşlerimizden 34’ü hâlâ tutuklu?
Kardeşlerimizin talepleri nelerdi? Hatırlayalım; can güvenliği olan bir şantiyede çalışmak, tahtakurusu olmayan yataklarda yatmak, doğru düzgün yemek yiyebilmek, insanca muamele görmek. Bu taleplere karşılık kardeşlerimize polis copu, gözaltı ve tutuklama reva görüldü. Peki neden? Yanıtı çok uzaklarda aramamak lazım: Onlar sömürdükleri işçilerin bu sömürüye boyun eğmesini istiyorlar. Üstelik ekonomik krizin bedeli işçi sınıfına, yani bizlere ödetilmek isteniyor. Mevcut iktidar ve sermaye sınıfı krizi hasarsız atlatmak işçi sınıfına yüklendikçe yükleniyor. En küçük hak talebine bile izin vermek istemiyor. İşçilerin hak arama girişimlerine son derece sert karşılık vereceğini, işçilerin ses çıkarmasına izin vermeyeceğini beyan etmiş oluyor. Bu durumun pek çok örneğini farklı direnişlerde yaşıyoruz, görüyoruz.
Burada işaret etmek istediğim başka bir mesele de merkez medyanın işçi sınıfına dönük korkunç ikiyüzlü tavrıdır. Üçüncü havalimanı eylemleri başladığında, kardeşlerimize karşı bir linç kampanyası başlatıldı. Kardeşlerimiz, yukarıda belirttiğimiz haklı talepleri göz önüne alınmadan, dış mihrakların oyuncağı olmakla, eylemlerinin zamanlamasının manidar olması gibi saçma sapan ifadelerle suçlandı. Toplumun bilincinde bu eylemler, işçilerin hak araması yerine bir grup teröristin işiymiş gibi gösterilmeye çalışıldı. Öte yandan gerçekler inatçıdır ve er geç gün yüzüne çıkarlar.
Burada mevcut sistemin sınıfımıza karşı topyekûn bir saldırıya geçtiğini belirtelim. Kolluk kuvvetleri, mahkemeleri, medyası, tüm araçlarıyla sınıfımıza saldırmaktadır. Burada bizlere düşen görev sınıfımızın örgütlülüğünü ve kendi içinde dayanışmasını arttırmaktır. Tarih bize gösteriyor ki işçi sınıfı ne zaman örgütlenir, sınıf dayanışmasını güçlendirirse o zaman yenilmez olur. Sınıfımızın hasımlarının korkusu da budur. Gün ola devran döne.