
Düşük ücretler ve uzun çalışma saatleri biz işçilerin artık alışıldık hale gelmiş sorunlarının başında geliyor. Posamız çıkana kadar çalışıyoruz. Sevdiklerimizle zaman geçirmek, bizleri mutlu eden bir şeyler yapabilmek lükstür bizim için. Mesai saatleri dışında kalan vaktimizi bir sonraki gün zinde olabilmek, dinlenebilmek için uyuyarak geçirmek zorundayız. Düzensiz ve uzun çalışma saatleri, işsiz kalma korkusu sinirlerimizi daha da yıpratır. İşsiz olanlarımızdan bazısı temel ihtiyaçlarını, çocuğunun en küçük bir isteğini artık karşılayamadığı için hayatına son verir kimi zaman. Egemenler diyorlar ki bu büyük sorunlar karşısında işçilerin birleşmesi ve bir çözüm araması yersiz, faydasız. Üstelik biz işçileri de buna inandırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Diyorlar ki çalışma koşulları sinirleriniz üzerinde büyük bir etkide bulunuyorsa, sizi günden güne içinden çıkılmaz bir hale sürüklüyorsa ve tüm bunlara bir cevabınız yoksa eğer; artık endişe etmenize gerek yok! Çözüm ağlamak, hatta birlikte ağlamak!
Japonya’da okul ve işyerlerinde stresten kurtulmak ve psikolojinin korunması için öğrenci ve çalışanlar ağlamaya teşvik ediliyor. Nippon Tıp Fakültesinde profesör olan Junko Umihara: “Ağlamak biriken strese karşı kendini savunma eylemidir” diyor. Eski bir lise öğretmeni olan Hidefumi Yoshida da yaklaşık 6 yıldır ülke genelinde “gözyaşı öğretmenliği” yapıyor. Yoshida’ya göre, “duygusal içerikli yani sizi ağlatabilecek bir film izlemek, bir müzik dinlemek ya da bir kitap okumak” hayatınızda yeni bir fırsat yaratmak için çok önemli. Eğer haftada bir defa ağlıyorsan, stressiz bir hayat yaşayabilirsin. Japonya’da 50’den fazla çalışanı olan işyerlerinde zorunlu olarak stres kontrol programı uygulanıyor.
İçinde yaşadığımız koşullara, haksızlıklara duyduğumuz öfkeyi söndürerek, bizi pasifize etmeye çalışarak stresimize çözüm getirdiklerini iddia ediyorlar. Emekçileri, öğrencileri stresli hale getiren koşulların kaynağını gizleyerek, bizlere “hadi hep birlikte duygusal bir film izleyip stresimizden kurtulalım” diyorlar. Yoksuluz, kimilerimiz aç. Öfkeliyiz, kardeşlerimizi her gün iş cinayetlerine kurban verdiğimiz için. Tüm bu sorunların ortadan kalkması mümkünken, yaşamımızı giderek daha da zorlaştırmalarına kızgınız. Stresimizin, öfkemizin, kızgınlığımızın ve açlığımızın kaynağı insanın insanı sömürdüğü bu sermaye düzenidir. Fakat bizlere “bir ağlama seansı yapalım, stresimizi atalım” diyorlar. Unutun her şeyi, sadece gözyaşı dökün!
Arabaya koşulan atlar gibi yarıştırılan öğrenciler, “yarın acaba ne olacak, beni nasıl bir gelecek bekliyor” endişesiyle yaşıyorlar. Sınavı kazanamadığı, dolayısıyla kendisini işe yaramaz, değersiz hissettiği için hayatına son veren emekçi çocuklarına ne demeli? Belki de ağlamanın her derde deva olduğunu henüz keşfetmemişlerdi! Hayatı sınavı kazanmak ya da kaybetmek üzerine endeksleyen eğitim sistemine bakma, onu irdeleme, çözüm arama, sadece ağla! İşte gençlere sunulan şahane stres kontrol yöntemi!
Sorunlarımız büyüyor. Bize bu sorunlarımızı çözmek için birleşmek ve kapitalizmden kurtulmak için mücadele etmek dışında bir seçenek sunanlar bizleri aldatıyorlar. Tüm dertlerimizin kaynağı olan bu düzenin ortadan kalkması dışındaki seçenekler sömürü düzenini güçlendirmeye hizmet eder. Ağlamayı değil bir araya gelip kenetlenerek mücadele etmeyi ve ağız dolusu gülmeyi tercih ediyoruz.