Egemenlerin sanki kriz yokmuş havasındaki söylemleri, insanları boş hayaller peşinden sürükleme çabaları hiç bitmiyor. Gerçeklerden kopuk bu hayaller en çok da egemen zihniyetin eğitim kurumlarındaki genç emekçi çocuklarına enjekte edilmeye çalışılıyor. Verilen eğitim berbat ve tamamen tekdüze olmasına rağmen sürekli olarak insanlara boş hayaller pompalıyorlar. İşçi sınıfını ezen, kanını emen patronlar sınıfından kimi örnekler gösterip “bakın eğer çok çalışırsanız, siz de onlar gibi olabilirsiniz. Bir patron veya CEO olabilirsiniz. Lüks arabalara binip, saraylarda yaşayabilirsiniz” diyorlar. Bu şekilde büyük çoğunluğu işçi çocuğu olan gençleri kendi sınıfından soyutlayarak “avare” bir gençlik yaratmaya, pembe hayallerle yatıp kalkan nesiller yetiştirmeye çalışıyorlar.
Fakat gerçekler ortaya attıkları hayaller gibi pembe değil! Sendikaların açıklamalarına göre ülkede 6 milyon 300 binin üzerinde işsiz var ve bu sayı gün geçtikçe de artıyor. Bu işsizler ordusunun 1 milyondan fazlası üniversite mezunu! Yani zamanında “hepiniz birer CEO olacaksınız!” diye kendilerine hayal satılan işçi sınıfının gençleri… Bırakalım CEO olmayı insanlar hayatlarını devam ettirebilecekleri herhangi bir iş bile bulamıyorlar. İşleri olanlar ise ya işten atılıyor ya da her günü işten atılma korkusuyla geçiyor.
İŞKUR geçtiğimiz günlerde verdiği iş ilanıyla 1500 temizlik işçisi alınacağını duyurdu. İnsanların işsizlikle boğuştuğu günümüz kriz koşullarında ilanı duyanlar başvuru yapmak için kurumlara akın ettiler. Metrelerce uzunlukta umut kuyrukları oluşturdular. Başvurular bittikten sonra açıklanan rakamlarla kara tablo kendisini gösterdi; 107 bin 305 başvuru! Daha da karası ve aslında kaçınılmaz olan ise bin beş yüz kişilik temizlik işçisi kadrosu için 6 bini dört yıllık, 8 bini ise iki yıllık bölüm bitirmiş toplamda 14 bin üniversite mezunu başvurmuştu. Yani bir zamanın “CEO adayları”!
Hal bu denli kötüyken ve her geçen gün daha da kötüye giderken sessiz kalamayız. Bizler bana dokunmayan yılan bin yaşasın dememeliyiz. Çünkü o yılanın bizi her gün soktuğunu artık marketlerde, pazarlarda, umut kuyruklarında anlıyoruz. Evlerimize en ufak bir şey alırken bile kılı kırk yarıyoruz, her güne yeni zamlarla uyanıyoruz. Bu yüzden işçi sınıfı olarak birlik olmalı, egemen sınıfın oyununa gelmemeliyiz. İşçi sınıfının gençleri olarak hayal tacirliğine de umut kuyruklarına da hayır demeliyiz. İşçi sınıfının mücadele saflarında birleşmeli, omuz omuza vermeli ve çarkı bozuk bu düzene hayır demeliyiz. Bu gidişata dur diyebiliriz. Çünkü biz toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çoğuz, çünkü yaratan ve kahreden bizleriz…