
Zamların alıp başını gittiği bir dönemdeyiz. Her gün yeni bir zamla uyandığımız bu günlerde geleceğe dönük kaygılar artmakta, genel örgütsüzlük koşulları işçileri umutsuzluğa sürüklemektedir. Fabrikalar başta olmak üzere pek çok işyeri konkordato ilan etmektedir. İrili ufaklı işyerleri kapanmaktadır. İşsizliğin artması, çalışma şartlarının kötüleşmesi yaşanan ekonomik krizin derinleştiğini bize gösteriyor. Yoksulluk ve işsizlik nedeniyle intihar eden ya da intiharın eşiğine gelen insanları haberlerde duymaktayız. Sürekli işçi sınıfının aleyhine çıkan yasalar söz konusu ve işçiler var olan haklarını dahi kaybediyorlar. Bunun yanı sıra baskının alabildiğine arttığı, insanların düşüncesinden ötürü hapishanelere atıldığı bir süreçten geçmekteyiz.
Bu arada egemenler krize rağmen sefa içinde yaşıyorlar. İşçiler, sarayda verilen kokteyllerde ikram edilen içeceklerin, yiyeceklerin adını bile bilmemektedir. İşçilerden sürekli fedakârlık isteyenlerin, ellerini taşın altına koymasını bekleyenlerin kendileri zevk içinde yeni, saray tipi uçaklarda seyahat etmektedir. Bu ihtişamın hesabını sormaya kalkana da “itibardan tasarruf olmaz” yanıtı verilmekte ya da “hainlik” suçlaması yöneltilmektedir. Sömürünün ve pervasızlığın alıp başını gittiği şu dönemlerde işçilerin huzursuzluğunu ve tepkisini dizginlemeye çalışan egemenler medya ile bu işi rahatlıkla halletmektedir. Ana akım medyanın güneşli günlerdeymişiz gibi sunduğu haberler örgütsüz kitleleri etkilemektedir.
İşte böyle zorlu zamanlardan geçiyoruz. İşçi sınıfının gerçekleri görmesi ve bu adaletsiz sömürü düzenine karşı tepkisini ortaya koyması çok önemli… Bunu başarmak için en başta örgütlenmek gerek!