
Türkiye’de yaşanan bir ekonomik kriz var. Siyasi iktidar ne kadar “kriz mriz yok” dese de, emekçi halk, kendi yaşamına can yakıcı bir şekilde etki ettiğinden, kriz var mı yok mu, çok iyi biliyor!
Öğrenciler olarak bu krizden doğal olarak biz de etkileniyoruz. Temel ihtiyaçlara gelen zamlar, yükselen kiralar… Bütün bunları, zaten çok az öğrenciye verilen burslar hiçbir şekilde karşılayamaz ve karşılamıyor da. Ben Mersin’de okuyan bir öğrenciyim. Mersin, öğrencilerin yoğun olduğu bir şehirdir. Özellikle şu kriz sürecinde neredeyse her yerde öğrenciler çalışıyor. Bu beraberinde farklı durumlar yaratıyor.
Bugün arkadaşımla okulda sohbet ediyorduk, bana işe başladığını söyledi. Bir restoranda çalışmaya başlamış. Hafta sonları yaklaşık 10-12 saat çalışıyormuş. Patron şöyle bir anlaşma yapmış; gün içerisinde masaların dolmasına göre para alacakmış. Mesela bir gün patron sadece 5 lira vermiş, başka bir gün 80 lira vermiş. Ama kendisi ortalama 10-12 saat çalışıyormuş ve hiç boş durmuyormuş. Beğenmiyorsan git başka yere, öğrenci zaten gani gani! Mersin öğrencilerin çok olması nedeniyle patronların ucuz işgücü cenneti niteliğinde.
Maalesef farklı farklı alanlarda çalışan öğrenciler çok ucuza, uzun saatler ve en zor şartlar altında hiçbir güvencesi ve hakkı olmadan çalışıyorlar. Zaten zor şartlarda yaşayan aileler, ekonomik krizin de eklenmesiyle ne kendilerinin ne de şehir dışında okuyan çocuklarının giderlerini karşılayabiliyorlar. Çocuklar da masraflarını karşılamak ve aileye destek olmak için çalışıyorlar. Bunu fırsat bilen patronlar da bu olaydaki gibi iyice pervasızlaşıyor. Türkiye’de yaşamın her alanında fabrikada, okulda ya da evde yaşam daha da zor hale gelmiştir. İnsanlar içinden çıkılamaz görünen bir darboğazın içindedir. Bu şartlar altında psikolojimizin bozulmaması kaçınılmaz olmuştur. Ama artık gerçekleri görmek ve patronlar sınıfına karşı birlikte mücadele etmek gerekir.