
Bir insan niye çalışır? Hiç kimse “bu gün canım sıkıldı, gideyim de biraz araba parçası üreteyim, montaj yapayım, pantolon dikeyim” demez. Yaşamak için çalışmak zorunda olduğundan çalışır. Hatta bazı zamanlar çalışma saatleri uzar, fazla mesailer yapar. Bunun için gerekçesi ise, borçlarını ödemek, belki yeni bir şey almak için biraz birikim yapmaya çalışmaktır. Bu nedenle de kendini motive etmeye, uzun saatler çalışmak için güç kazanmaya çabalar. Bu motivasyon bazen borcunu ödediğinde hissedeceği ferahlığı düşünerek, bazen alacağı bir eşyanın hayaliyle bazense çalışma arkadaşlarıyla sohbetlerle olur. Nasrettin hoca eşekten düştüğünde “hekim istemem, bana eşekten düşmüş birini getirin” dediğinde olduğu gibi, aynı derdi yaşayanlar anlar birbirinin halinden.
İşçiler için durum böyleyken patronlar için nasıldır acaba? Örneğin patronlar daha çok çalışmak için kendilerini motive ederler mi? Ederler, ama kendisi değil başkalarını daha çok çalıştırmak için motive olurlar. Peki, nasıl yaparlar bunu? Örneğin bazı fabrikalarda performans ödülleri vardır. Eğer bütün çalışma arkadaşlarınla patronun sermayesini daha da arttırma yarışına girersen ay sonunda maaşında bir fark görebilirsin. Bazen bir hediye olabilir, bazen de bir küçük altın. Patronlar bunları yaparken bir amaç doğrultusunda yapar. Performans yükseltme, motivasyonu arttırma ödülleri gibi şeyler işçileri kendi aralarında böler ve rekabete sokar. Yani patron bir taşla iki kuş vurmuş olur. İşçiler hem kendi sınıfından olan çalışma arkadaşlarıyla rekabete girer hem de üretimi yani patronun kârını arttırır. Karşılığında elde ettiği ise bir hiçtir. Ancak bazı patronların motivasyon sağlama yöntemleri bunlarla da sınırlı değil.
Çin, kötü çalışma koşulları bakımından en önde gelen ülkelerden biri. Zaman zaman insanlık dışı uygulamaları basına da yansıyor. Yakın zamanda Nanchang Jinhuayuan Meiye adlı bir cilt bakım şirketi 14. yılını kutlamak için bir gece düzenledi. Gecede performansı düşük kadın işçiler sahneye çağrıldı, birbirlerini tokatlamaları istendi. Amaç “motive etmek”, “takım ruhunu oluşturmak”. “Motive olma” seansı yani yüzlerce kişinin önünde tokatlama ve tokatlanma seansı, patronun dur talimatına kadar devam etti. İnsanın kanını donduran bu görüntülerin ne gülünecek ne de anlaşılacak bir yanı var. Hissedilebilecek tek duygu öfkeden, patronlar sınıfına karşı duyulacak kinden başka bir şey olamaz. İşçilerin yaşayabilmek için çalışma zorunluluğunu bu denli aşağılık yöntemler için kullanabilmelerinin tek nedeni işçi sınıfının örgütsüzlüğüdür.
Bu örneğin Çin’de yaşanmış olması hiçbir şeyi değiştirmez. Çünkü patronlar sınıfı tüm dünyada bir bütündür ve işçi sınıfı da bir bütün olarak tek bir sınıftır. Kültürlerimiz, inançlarımız, dillerimiz, simalarımız ayrı olsa da karnımızı doyurma, ekmeğimizi kazanma biçimimiz aynı, sınıfımız bir. Performansı yükseltmek için insanların dinlenebileceği süreleri uzatmak, çalışma koşullarını iyileştirmek, çalışma saatlerini düşürmek, ücretleri arttırmak gibi seçenekler patronlar sınıfının aklına bile gelmez. Bu seçenekler varken patronların tercihi kurnazca işçileri birbirine kırdırmak oluyor, sözüm ona böyle çözüyorlar performans sorunlarını. Bugün gücü elinde tutanlar patronlar sınıfıdır fakat bu denge hep böyle sürmez. Elbet günü gelecek işçi sınıfı o sahneye patronlar sınıfını çıkarıp bu günlerin hesabını soracaktır. Biz öfkemizi yitirmeyelim, onların hesabına bir çentik daha atalım.