
Emeklilik, işçiler için can yakıcı bir sorun olmaya devam ediyor. Her seçim öncesinde emeklilik ve emekliler konusu gündeme getiriliyor ama sorunlara çözüm bulunmuyor. Yerel seçimler yaklaşırken bu sefer de emeklilikte yaşa takılanlar gündeme geldi. Muhalefet partileri emekli olabilmek için yaş bekleyenlerin emekli edilmesi için önerge verirken, iktidar “mümkün bile değil” şeklinde açıklama yaptı!
Cumhurbaşkanı Erdoğan emeklilik bekleyenlerin, muhalefetin, sendikaların, işçi örgütlerinin beklentilerinin karşılanmayacağını şu sözlerle ilan etti: “Erken emekliliği sosyal güvenlik sistemimizde tasvip etmiyoruz, ekonomik kurtuluş savaşı verdiğimiz böyle bir dönemde, böyle bir yükü milletimizin sırtına bindirmeye hakkımız var mı? Ne olacak? Emekli olacak diğer taraftan başka işte çalışmaya devam edecek. Batı dünyası 65 yaşın altına eyvallah etmiyor, ülkeye maliyetleri çok fazla da onun için.” Bu açıklama açıkça “erken emeklilik falan yok, ölene kadar çalışın” demektir ve egemenlerin işçi düşmanı tutumunun bir tezahürüdür.
Kanunun emeklilik için yeterli gördüğü prim gün sayısını doldurduğu halde emekli olamayan 6 milyon 300 bin işçi var. İşçiler yıllarca köle gibi çalışıp emeklilik primi ödüyor. Karşılığında ise “erken emekliliği” talep edip “ekonomiye zarar vermekle” suçlanıyorlar. Patronların bir dediğini iki etmeyen hükümet sıra işçilere gelince bütçeye yük getireceği gerekçesiyle emeklilik hakkını kısıtlıyor. Erken emeklilik bekleyenlerin bütçeye yıllık 26 milyar lira ek yük getireceği, erken emeklilikten yararlanacakların tamamı göz önüne alındığında toplam maliyetin 750 milyar lira olacağı ileri sürülüyor. Ama Sarayın giderek büyüyen bütçesinden hiç bahsedilmiyor! 2018’de 845 milyon lira olan Cumhurbaşkanlığı bütçesi üç kat arttırılarak 2 milyar 818 milyon liraya yükseltildi!
Binlerce günlük prim ödeyip yıllarca çalışan pek çok işçi, emekli olması gerekirken 60-65 yaşına kadar beklemek zorunda bırakılıyor. Ancak patronların işçileri o yaşa kadar çalıştırmak istemediği ortada. Bu nedenle işçiler 45-50 yaşlarında işsiz kalıyorlar ve pek çok zorluklarla karşılaşıyorlar. İktidar sanki bir işsizlik sorunu yokmuş, insanlar istedikleri şartlarda iş bulabiliyormuş gibi emeklilik isteyenler için “erkenden emekli olup da ne yapacak, gidip yine çalışacak” diyor. Üstelik bu sözlerle emekli maaşlarını düşük tuttuklarını, emekli olanların büyük oranda iş bulup çalışmak zorunda kaldığını itiraf etmiş oluyor.
Öte yandan emeklilikte yaşa takılan (EYT) ve işsiz kalanlar sağlık güvencesi kapsamı dışında tutuluyor. Bu işçiler 5 bin, 6 bin, 7 bin gün prim ödemelerine karşın hastaneye gittiklerinde tedavi olamıyor, eczaneye gittiklerinde ilaçlarını alamıyorlar. Ancak Genel Sağlık Sigortası kapsamında ceplerinden para öderlerse sağlık hizmetinden faydalanabiliyorlar. Emeklilikte yaşa takılanların yaşadığı diğer bir sorun ise çalışmaya devam etmeleri durumunda çalıştıkları her günün ileride bağlanacak emekli maaşlarını düşürmesidir.
2008’de yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Yasasına göre emekli maaşı hesaplanırken işçilerin yatırdığı primler üç dönem halinde ayrı ayrı değerlendiriliyor. Birinci dönemi 2000 yılı öncesi, ikinci dönemi 2000 ile 2008 yılları arası ve üçüncü dönemi 2008 sonrası oluşturuyor. Her dönem için ayrı bir maaş bağlama oranı, yani emeklilik maaşı hesaplama yöntemi var. 2008 sonrası dönem için, en düşük maaş bağlama oranı uygulanıyor, yani emeklilik maaşının hesabında daha düşük katsayılar kullanılıyor. Dolayısıyla prim gün sayısını dolduran işçi çalışmaya devam ederse, toplam primleri içinde üçüncü dönemin ağırlığı artıyor. Bu da emekli maaşını düşürüyor. Bu çarpık sistemin sonucu olarak yeni emekli olanlara 800 lira civarında bir maaş bağlanıyor. Geçmişte aynı prim günüyle emekli olan bir kişi bu maaşın iki katından fazlasını alıyordu. Halen 150 bin emeklinin maaşı 1000 liranın altında.
İş bulamayan, iş bulsa da çalıştığı için emeklilik maaşı düşen, sağlık hakkından yararlanamayan, EYT’lilerin karşılaştığı zorluklar tüm işçi ve emekçileri ilgilendiriyor. Mezarda emekliliği HAYIR demenin yolu işçilerin birliğinden geçiyor!