
isig-z1_info.png [1]

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 2018 yılını “Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı” ilan etmiş, sözde “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı”yla çocuk işçiliği durduracağını açıklamıştı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları gününde açıkladığı rapor Türkiye’de çocuk işçiliği ve iş cinayetleri konusunda vahim gerçekleri ortaya koyuyor.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk “çocuk işçiliği ile mücadelemiz ve bu konuda gösterdiğimiz hassasiyet, istatistiklerimize de yansıdı” demişti. 1990’lı yıllarda yüzde 15’i aşan çocuk işçi oranının yüzde 5’in altına düşürüldüğünü iddia etmişti. Ancak çocuklar çalışmaya ve çalışırken ölmeye devam ediyor. İSİG’in raporuna göre çocuk işçilikle mücadele yılı denilen 2018, böyle giderse en çok çocuk işçinin iş cinayetlerinde öldüğü yıl olacak! Rapora göre yılın ilk on ayında en az 62 çocuk işçi yaşamını yitirdi. Üstelik ölen çocuk işçiler arasında 8 yaşında olan var!
Raporda, 2018’de iş cinayetlerinde yaşamını yitiren 62 çocuk işçinin 10’unun mülteci/göçmen olduğu, mülteci çocukların ölüm oranının tüm göçmen işçilerin ölümünün 3-4 katı olduğu, bu durumun çocukların hem çok daha tehlikeli işlerde çalışmak zorunda kaldıklarını hem de onlara yönelik şiddetin ne denli büyük olduğunu gösterdiği ifade ediliyor. Ayrıca ölen kız çocuklarının genel iş cinayeti verilerindeki kadın işçi oranının neredeyse iki katı olduğu dile getiriliyor. Başta tarım olmak üzere, sanayi, inşaat, madencilik sektörlerinde, küçük atölye ve işletmelerde, tamirhanelerde ve sokaklarda çalışan çocuk işçiler trafik kazalarında, boğularak, yüksekten düşerek ya da ezilerek hayatlarını kaybediyor. Çalışması “yasal” olan 15 yaşın üstündeki çocuklar kimya, metal gibi ağır ve tehlikeli olup çalıştırılmaları kanunen yasak işlerde çalıştırılıyor.
“6 yıldır çocuk işçiliğine dair verileri açık bir biçimde yayınlamayan ve hatta gizleyen iktidarın çocuk işçilikle mücadele edebilmesi mümkün müdür?” diye sorulan raporda çocuk işçiliğin sermayenin ihtiyaçlarına göre biçimlendirildiği, işyeri denetimlerinin yapılmadığı, çocuk işçilik konusunda tam bir cezasızlık politikası uygulandığı, çıraklık, stajyerlik ve kursiyerlik adı altında çocuk işçi sömürüsünün meşrulaştırıldığı belirtiliyor.
Raporda “Çocuk İşçilikle Mücadele Yılı töreninde çocuk işçilerin yerinin işyeri değil okul olduğunu söyleyen patron temsilcileri ise bu durumdan sonuna kadar istifade etmekte, işveren teşviklerinden yararlanıp, MEB ile protokoller imzalayarak çocuk işçi ordusunu asgari ücretin çok altında ücretlerle çalıştırmaktadır” deniliyor. Bu konudaki yasal düzenlemelerin, çıraklık ve stajyerliğin artmasına, çocuk işçilerin çalışma koşullarının daha da ağırlaşmasına neden olduğu vurgulanıyor. “İstihdam seferberliği” kapsamında sözde 1 milyonun üzerinde olan yeni istihdamın, işyerinde işçi statüsünde kabul edilmeyen ama istatistiklere eklenen stajyer, çırak ve kursiyerler olduğu hatırlatılıyor. “İşçi çocuk sayısındaki artış hem devletin patronlara teşvikinin bir sonucu hem de 4+4+4 eğitim sisteminin çocukları işçileştirme üzerine kurulu politikasının bir göstergesidir” deniliyor.
Açıktır ki çocuk işçilikle mücadele ancak işçi sınıfının mücadelesinin büyümesiyle mümkün olabilir.