İşçi kardeşlerim, ben Gebze’de tekstil ürünleri üreten bir fabrikada çalışıyorum. Sizler gibi emeğini, alın terini satarak geçimini sağlamaya çalışan bir işçiyim. Grev ve direniş yerlerinin biz işçiler tarafından ziyaret edilmesinin, mücadele eden, grevci, direnişçi sınıf kardeşlerimize destek verilmesinin çok önemli olduğuna inanıyorum. Elimden geldiğince de çevremdeki işçi mücadelelerini, grevleri, direnişleri ziyaret edip, direnen işçi kardeşlerimin yanında olmaya çalışıyorum.
Eğer İşçi Dayanışması bültenini takip ediyorsanız zaten bilirsiniz; patronlar hakkını arayan, boyun eğmeyen, mücadele eden işçilerden hiç hoşlanmazlar. Patlak veren bir grev ya da direnişi boğmak, mücadeleci işçilerin sesini kısmak için her türlü hinliği yaparlar. Gebze Organize Sanayi Bölgesindeki Flormar patronu da öyle yapıyor. Memleketin valisini, kaymakamını, emniyetini bu direnişi dağıtmak, sonlandırmak, en kötü ihtimalle etkisizleştirmek için seferber ediyor. İşçiler yürüyüş yapıyor. Vali, kaymakam bir genelge yayınlıyor, hop: “Yürüyemezsiniz, yürümek yasak!” Slogan atıyorlar hop: “Bağıramazsınız ya da sendikanın ses aracını kullanamazsınız, yüksek ses yasak!” Yağmurdan korunmak için naylon brandanın altına giriyorlar, hop: “Çadır kurmak yasak!” Türlü bahaneler uydurularak işçilerin moral ve motivasyonunu bozucu çeşitli müdahaleler yapıyorlar.
Sizlere Flormar direnişini geçen gün yine ziyarete gittiğimde şahit olduğum, bir polis memuru ile sendika şube başkanı arasında geçen diyalogu anlatarak, hakkını arayan işçilerin maruz kaldığı baskı ve yıldırma örneklerinin nerelere vardığından bahsedeceğim. Malumunuz, kış mevsimi geldi dayandı kapıya. Havalar soğudu, dışarıda beklemek hayli zorlaştı ve hastalanmamak işten değil. Flormar direnişinde kadın işçiler ağırlıkta ve erkeklere göre kadınlar daha fazla etkilenebiliyor soğuktan. Bu durumu iyi bilen sinsi işverenler hemen harekete geçmişler ve türlü bahanelerle direnişçilerin ısınmak için kullandıkları sobanın kaldırılmasını istemişler. Kolluk kuvvetlerine sobayı kaldırtmak için baskı yapmışlar.
Polis memuru Flormar patronunu kastederek sendikacıya şöyle dedi: “Başkanım, içerden şikâyet ediyorlar. Sobanın yandığı yerin altından doğal gaz borusu geçiyormuş.” Sendika başkanı cevap verdi: “Ne yapalım? Soğukta nasıl ısınacak, nasıl bekleyecek bu insanlar? Hem doğal gaz borusu yerin metrelerce altında, sobanın ne zararı olacakmış?” Memur devam etti: “Başkanım, soba yanarken yoldan da yakıt tankerleri geçiyor dediler. Ayrıca çevreyi kirletiyormuş.” Başkan biraz hiddetlenerek yine cevapladı: “Ya biz kenarda yakmışız ufacık sobayı, bunun ateşi ne yapar yoldan geçen tankere? Şuncacık duman mı göründü gözünüze, fabrika bacalarından çıkan duman kirletmiyor mu havayı? Şikâyet üstüne şikâyet, baskı üstüne baskı…”
Polis memuru sanki bir tek patronların hakkını koruyormuş gibi, yasalar sadece işverenlerin çıkarınaymış, asıl mağdur olanlar işçiler değilmiş gibi ısrarını sürdürdü. Bir de tarafsız görünmek için bir bahane uydurdu ki evlere şenlik: “Başkanım, biz işçilerin bu soğukta üşümelerini ister miyiz? Tabi ki yaksınlar sobayı. Tabi ki ısınsınlar. Ama duman fazla çıkmasın. Yoksa kaldırtırız sobayı! Sonra, fabrikanın camından görüp şikâyet ediyorlar. Duman çıkmazsa belki anlamazlar sobanın yandığını.”
Kardeşlerim, acı acı gülümsediğinizi görüyor gibiyim. Ben de sendika başkanı ile polis memuru arasında geçen bu diyaloga çok şaşırmıştım. Hani, komşusuna vermek istemediği ipe un serme bahanesi uyduruyor ya Nasreddin Hoca, o misal yani! Ancak Nasreddin Hoca fıkralarında rastlayabileceğimiz bir mizansen. Ateş olsun ama duman çıkmasın, bu mümkün olabilir mi? İnsan düşündükçe gülesi geliyor.
İşçi, emekçi kardeşlerim, Flormar direnişçileri tüm baskı ve dayatmalara rağmen haklı mücadelelerini onurlu bir şekilde sürdürmeye devam ediyorlar. Tıpkı direnen diğer emekçiler gibi. Bizim yapmamız gereken ise gidebildiğimiz tüm direniş alanlarını ziyaret ederek, işçi arkadaşlarımızla birliğimizi oluşturarak, hep birlikte haksızlıklara karşı gelerek sınıf dayanışmasını yükseltmektir. Baskıları ve yıldırma politikalarını ancak birlik ve dayanışma ile aşabiliriz. Hakkını arayan, boyun eğmeyen bütün direnişçi kardeşlerime, çoban ateşini yakanlara selam olsun!