
Krizin derinleşmesiyle birlikte biz işçilerin yaşamı her geçen gün daha da zorlaşıyor. Temel ihtiyaçlarımızı bile almak için kırk kere düşünüyoruz artık. Her şeye bu kadar zam gelmeden önce maaşımı alır almaz toplu alışveriş için markete giderdim. Emekçilerin çoğunun da benim gibi yaptığından şüphem yok. Açıkçası bir kaç aydır toplu alışverişe gitmeye korkuyordum ama ihtiyaçlarım çoğaldığı için korkularımın üstüne gitmeye karar verdim. Böylelikle marketin yolunu tuttum. Benim evime yakın olan market Ankara’da fiyatların diğer marketlere göre biraz daha uygun olduğu bir market. Ama bir de ne göreyim, fiyatlar orada bile acayip artmış. Tabi o fiyatları görünce ihtiyacım olan çoğu şeyi yine alamadım. Alabildiğim kadarıyla bile korka korka kasaya gittim. “Umarım cüzdanımdaki para yeter” diyordum içimden de. Benim önümde duran amcanın işlemi bitti, sıra bana geldi. Amca hâlâ bekliyor. Bir türlü gitmiyor. Kasiyer kız amcaya dönüp “amca hayırdır bir şey mi oldu?” diye sorunca, amca “kızım yanlış hesapladınız sanırım, bu kadar tutmaması lazım” dedi. Kasiyer kız, “olur mu amca, kasa yanlış hesaplamaz!” deyince amca dondu kaldı. Bir an amcayı şoktan uyandırmak istedim. Çünkü gerçekten şoktaydı. Amcaya dönüp “amca her şeye zam geldi, bu fiyatlar zamlardan kaynaklanıyor” dedim. Amca benim söylediklerimi de duyunca ikinci şokta tabii. Çünkü benim söylediğim şeye inanmak istemiyor.
İktidardakiler “kriz mriz yok!” diyedursunlar biz işçiler krizi iliklerimize kadar hissediyoruz. Marketlere gitmekten korkar olduk. Sebze ve meyveleri taneyle alıyoruz artık. Çalışan, üreten, emek veren bizleriz; ama bu dünyada gülmeyen yine biziz. Artık birbirimize güvenme vakti çoktan geldi. Yeter artık demek için daha neyi bekliyoruz?