
“Herkesin kişi özgürlüğüne ve güvenliğine hakkı vardır. Hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.” Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Özgürlük ve Güvenlik Hakkı başlıklı 5. Maddesinde böyle diyor. Hepimiz birer birey olduğumuz için, içinde bulunduğumuz hayatı özgürce yaşama hakkına sahibiz, deniliyor. Bu özgürlüğün nasıl bir özgürlük olduğunu hepimiz iyi biliyoruz. Meselâ işsiz kalma özgürlüğüne sahibiz. İşini ve ücretini beğenmiyorsan çalışma!
Her bir ihtiyacımızı veya isteğimizi elde etmenin bir bedeli vardır. Gerek akıl dışı vergi uygulamaları, gerekse günden güne artan fiyatlar bizi, işçi sınıfını, her geçen gün daralmakta olan bir çemberin tam ortasına atıyor.
Zaten temel ihtiyaçlarımızı, geçimimizi bin bir zorlukla sağlayan bizlerin, cebindeki üç kuruş para da içinde bulunduğumuz ekonomik şartlar bahane edilerek acımasızca gasp ediliyor. Ailelerimiz kendi boğazlarından, yediğinden içtiğinden arttırıp, üzerlerindeki kıyafetlerin kaç yıllık olduğunu unutup bizlerin okuyabilmesi için kendi hayatlarından vazgeçiyorlar. Onların yaşadığı zorlukları bizler yaşamayalım istiyorlar. Ancak olayın gerçek yüzü hiç de göründüğü gibi değil. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı 55 ilimizin nüfus sayısını geçmiş durumda. 2018 rakamlarına göre toplamda bir milyona yaklaşan üniversite mezunu işsiz sayısı her geçen gün daha da artıyor. Maddi manevi bütün imkânlarımızı sonuna kadar zorlayarak, büyük hayallerle okuyan bizler, 4 yılın sonunda asgari ücretli bir iş bulduğumuzda sevinir hale geliyoruz. Bu yetmezmiş gibi sırtımızdaki kambura bir de öğrencilik yılları boyunca kullandığımız KYK (Kredi ve Yurtlar Kurumu) kredi borçları ekleniyor.
Her geçen gün sermaye sınıfının önünde daha da eğilmeye zorlanıyoruz. Biz bin bir zorlukla hayatımızı idame ettirmeye çalışırken onlar servetlerine servet katmaya devam ediyor. Son olarak, her insanın özgür, ama bazılarının daha özgür(!) olduğu bu sistemde, çarkların bir gün tersine dönmeye başlayacağına olan inancımız ve mücadelemiz bizi ayakta tutmaya devam ediyor.