
Yok diyorlar umut
Hiç yokmuş gibi diyorlar
Yaşanmamış, yaşanmayacakmış gibi
Uysallaştırıyor işsizlik ve açlık korkusu umutlu elleri
Korkunun sofrasında var ettiler umutsuzluğu
Zihinleri korkunun esareti altında
Umut değil korku bulutları dolaşıyor penceresiz odalarda.
İnanmıyorlar artık umudun varlığına, kendilerine
Alışıyor hemen unutkan zihinler
Korkunun inandırdıklarına
Açlığın çaresizliğine
Böyle gelmiş böyle gidecekmiş diyenlere
Seni senle yabancılaştıran
Seni sınıfınla yabancılaştıran çarkı
Bir örtü ile gizliyorlar senden
Ama karnının gurultusunu duyuyorsun
Yanı başındaki savaşın ne olduğunu bile bilmeden
Savaşta ölen bebeleri görüyorsun
Üzülüyorsun, öfkeleniyorsun
Ama öfken sende kalıyor
Çünkü görmüyorsun diğer öfkeleri
Senin gibi olan öfkelileri
Çünkü tek başınasın
Yalanlarla kör ediyorlar gören gözlerini
Hissettiklerin yalan oluyor
Duydukların, konuştukların yalan oluyor hep
Bilmiyorsun çünkü yerini, sınıf düşmanını
Kumdan duvarlar dikmişler gerçeklerle arana
Tozlu raflara kaldırmışsın deneyimlerini
İndir ve gör dünün tomurcuklarını
Gör yarın filizlenecek fidanı
Duvarları yıkacak olan suyunun gücünü
Gör artık bir fiskelik vuruşu kalmış bu düzeni
Topraktaki tohumu müjdeleyen baharı
Gör artık senden gelen umutlu haykırışları, isyanlarımızı
Umut uzakta değil!
Tek kolla torna tezgâhında ter akıtan Ahmet’in ellerinde umut
Aynı tezgâhta karşında duran Ayşe’nin gözlerinde
Umut tüm bu zenginliği üreten işçide
Umut ellerimizde...