Geçenlerde Cumhurbaşkanı, Türkiye Gençlik Zirvesinde bir konuşma yaptı. Kredi Yurtlar Kurumunun verdiği burslara değinen Erdoğan: “Burs değil, kredi al, bedavacılığa alışma...” dedi. Daha sonra partisinin TBMM grup toplantısında: “Bazı öğrencilerimiz illa da burs diyor. Evladım, illa da burs yok! Sen krediye de müracaat etsen, faiz uygulaması yok. Size en uygun taksitlerle ve sigortalı işe girdiğiniz zaman devlet bunu sizden tahsil edecek” dedi.
Erdoğan son zamanlarda sık sık burs konusunu gündeme getiriyor. Neden burs başvurusu yapmak zorunda kaldığımıza ise hiç değinmiyor. Hatta bizi bedavacı diye suçluyor. Peki asıl bedavacı kim? Çeşitli teşvikler alan, işsizlik fonunu yağmalayan patronlar, saraylarda ve yalılarda yaşayanlar mı bedavacı yoksa eğitim için burs isteyenler mi?
İşçi çocuğuysan okumak zor. Yol parası, yemek parası, kitap parası derken elde avuçta bir şey kalmıyor. Bunları karşılayabilmek için ya işe girmek zorunda kalıyoruz ya da burslardan medet umuyoruz. Burs olmazsa kredi alıyoruz. Böylece daha öğrenciyken yüklü bir borcun altına giriyoruz. Üniversiteye başlarken ben de KYK’ya başvuru yaptım ama burs çıkmadı. Önümde iki seçenek vardı; ya çalışıp okula gidecektim ya da KYK’dan kredi alacaktım. Okul ile birlikte çalışmanın zor olacağını düşünerek kredi aldım. Mezun olduktan sonra uzun bir dönem işsiz kaldım. İş bulduğumda aldığım krediyi geri ödemeye başladım. İşsizim diye borcum dondurulmamıştı. Kapitalist sistemde yaşıyoruz tabi. Kapitalizm işsiz, öğrenci, yoksul dinlemez. Yani işsiz olduğum için ödeyemediğim borcuma faiz geldi. 5880 lira olan kredi borcum 6900 liraya çıktı. Faiz uygulaması yok diyenler yalan söylüyorlar!
Patronlara vergi indirimleri yapılıyor, teşvikler veriliyor, işsizlik fonları peşkeş çekiliyor, kredi borçları erteleniyor. Egemenler krizin faturasını işçi ve emekçilere, işçi çocuklarına kesmeye çalışarak en ufak hak kırıntılarımıza da göz dikiyorlar. Bizler ancak örgütlü olursak asıl bedavacılardan hesap sorabiliriz.