Ekonomik krizin etkileri kendini her alanda gösteriyor. İşsizliğin çığ gibi büyümesinden tutun da en temel ihtiyaçlara gelen zamlara kadar krizin etkilerini her yerde görüyoruz. İktidardakiler bir yandan çıkıp “kriz yok, bunlar manipülasyon” diyorlar. Diğer yandan da “işçimizi enflasyona ezdirmedik” diyerek asgari ücrete yapılan zammı ballandıra ballandıra anlatıyorlar. Oysa yapılan zam daha cebimize bile girmeden enflasyon karşısında eriyip gidiyor. Anlatacaklarım yeterince açıklayıcı olacak bu konuda…
Kardeşler, uzun bir iş arama sürecinden sonra ancak iş bulabildim. Part-time olarak daha önce de çalışmış olduğum bir markette işe başladım. Geçen yılın son haftasında işe girdim ve sizlere bu yılın ilk haftasında yaşadıklarımı anlatacağım. Market müdürü, daha yılın ilk günlerinde mağazadaki bütün etiketlerin değişmesi gerektiğini söyledi. Ve bu işi benim yapmamı istedi. Elimde barkot numarasını kaydeden bir cihazla mağazadaki ürünleri kaydetmeye başladım. Kaydedilen numaraları bilgisayara dökerek 2019 basımlı etiketler çıkartıyorum. Eski etiketleri atıp yerine yeni çıkardıklarımı takıyorum. Bu işi yaparken birçok müşterinin tepkisiyle karşılaştım. Bunlardan biri reyonların yanında elimdeki cihazla beni gören ve sinirli bir şekilde “ne yapıyorsun sen orda?” diye soran bir kadın oldu. Etiketleri değiştirdiğimi söyler söylemez “fiyatları yükseltiyor gibi bir havan var” diyerek zamların nedeni benmişim gibi beni suçladı. Ben de “hanımefendi ülkede öyle bir hava var. Bu havanın bu marketi teğet geçmesini çok isterdim ama öyle bir şey de mümkün olmuyor maalesef” dedim. Bunun üzerine müşterinin “haklısın valla eskiden ayda yılda yapılırdı zamlar. Şimdi her hafta yapıyorlar” diye söylene söylene marketten çıktığını gördüm.
Daha iki saat bile geçmeden başka bir müşteri uzaktan bana bakarak yanıma iyice yaklaştı. “Delikanlı indiriyor musun yoksa bindiriyor musun?” deyince “amca 3 gündür etiketleri değiştiriyorum hiç ineni görmedim genelde hep bindiriyorlar” dedim. Beraber gülüştük. Amca da “bunlar daha iyi günlerimiz delikanlı” diyerek kendinden emin bir şekilde uzaklaştı. Ertesi gün yine makarna reyonlarındaki etiketleri değiştirirken yaşlı bir teyze arkamdan “ne yapıyorsun evladım?” diye seslendi. Ben de “etiketleri güncelleştiriyorum” dedim. Bunu demez olaydım. Teyze hemen “ne o öyle, Tayyip gibi konuşuyorsun. Sen şuna fiyatları arttırıyorum desene” deyince ben de gülerek “müjde teyzecim her şeye zam geldi!” dedim. Teyzenin duymak istediği şeyi iktidarın ağzıyla söyledim. Bunun üzerine teyzeyle egemenlerin haklarımıza yönelik saldırılarını nasıl da müjdeli habermiş gibi servis ettiklerini konuştuk. Yaşlı teyze etiketini değiştirmediğim spagettilerden 10 paket ve reyondaki etiketi de alarak kasaya gitti. Kasada fiyatın arttığını gören teyze, kasiyerlere “ben bu fiyatı gördüm buna göre alırım” dedi ve zamlanmamış fiyattan ürünlerini alıp marketten çıktı. Teyze gittikten sonra müdür hemen yanıma geldi. “Kardeşim biraz daha hızlı olalım, yazık o kadar ürün eski fiyatına göre gitti” deyince “müdür bey ben hızlıyım da zamlar benden daha hızlı” diyerek işime baktım.
Evet kardeşler, müşterilerle ve çalışanlarla bunun gibi birçok konuşmamız oldu. Zamlara ilk elden şahitlik ettiğimde ve o rakamlardaki yükselişleri gördüğümde ne kadar berbat bir dönemden geçtiğimizi bir kez daha anladım. Rakamlardaki yükselişler, patronlar ve onların borazanlığını yapan yöneticilerin pek umurlarında değil. Patronlar, ekonomik krizi istedikleri gibi fırsata çevirip kendilerinden oldukça uzakta, neredeyse teğet bile geçmeyecek bir noktada tutmak istiyorlar. Yaşananlar bunu çok acı bir şekilde gösteriyor. Kardeşler eğer biz işçiler birlik olmazsak kendi pislikleri olan bu krizin bütün yükünü bize yükleyecekler. Biz de çok iyi biliyoruz ki ancak mücadele edenlerin sayısı artarsa ve işçiler örgütlü bir güce ulaşırsa patronların krizinin bedelini ödemeyi reddedebiliriz.