
Her yılbaşı yaklaştığında işçi, emekçi milyonlarca insan piyango bileti alır. Bu milyonların piyangoya verdiği para birkaç kişiyi zengin eder. Piyango birine veya birkaç kişiye çıkar. Piyangodan zengin olup da %1’lik kesimden bezirgânlar sofrasında gördüğümüz, bildiğimiz birisi yok. Öyle ki alınmış piyango bileti ipeklere sarılır. Evin en güvenli yerinde saklanır yılbaşı akşamına kadar. Piyango alan işçilerin, emekçilerin kurdukları hayaller yılbaşı akşamı televizyonlar karşısında numaralar okunasıya kadar devam eder. Sonrası malum. Bilet bir güzel yırtılır ve çöpe atılır. Piyangoya verilen paraya acınır.
Malum yılbaşı gecesi geç yatılır. Yeni yılın ilk günü her zamankinden biraz geç kalkılır. Kahvaltı da geç yapılır. Yeni yılın ilk gününde de zam yağmuru sağnağa dönmüş vaziyette ardı ardına açıklanır. Kaşığın ucuyla verilenler kepçeyle geri alınır. Bu seneyse iki ayrı kelle vergisi (işçilerden, emekçilerden kesilen gelir vergileri ve satın aldığımız her şey için kesilen dolaylı vergiler) dışında bir de poşet ve plastik şişelere de artık ayrıca para ödeyeceğiz.
Balkona çıktım. Karşı bloktan komşum da balkona çıktı biraz sonra. Çamaşır seriyor. Benden evvel davranarak “gomşu yeni yılın gutlu oluversin. Sağlık oluversin. Barış oluversin. Sene de bir garı verivesin gari inşallah. Bi başına netçen?” dedi. Ben de “aba sizin de yeni yılınız kutlu olsun. Çoluk çocuk hepinize sağlıklı yıllar dilerim” dedim. Yenge “gomuş bene aba deyiveme. Sen bizim abemiz olun. Yeni kalkıvedik. Gahvaltı yapıvecez. Haden geliver hep bilikte gahvaltı yapıverelim” diyerek davet etti. Ben de “yenge ben yalnızım. Yalnız gelmem olmaz” dedim. Yenge “a gomşu sen bizim abemizsin. İncik geliver. Oluverince de garıylan bir geliverisin” diyerek ısrar etti. Ben de “damat kalktı mı?” diye sordum. “Hamçi (Hasan) ekmek almaya gidiverdi. İncik geliveri gari. Sen de geliver, haden bakem” diye davetini yeniledi.
Dedem “davet edilen yere erinme (üşenme) davet edilmeyen yere görünme” derdi. Komşulara vardım. Önceden aldığım oyuncağı çantama koydum. Kapıyı büyük kız Leyla açtı. Hoşbeşten sonra Ramza’nın hediyesini verdim. Çok sevindi. Daha çok babasıyla oynamayı seviyor. Yenge küçücük boylu ama karınca gibi çalışkan birisidir. Bir taraftan patates kızartıyor, bir taraftan hamur işi pişiyor. Kahvaltı yaptık. Hasan da yenge gibi kısa boylu. Fabrika işçisi. Büyük kızları Leyla daha 12 yaşında ama boyu anasından da babasından da uzun. Çalışkan bir kızımız.
Bizim komşu Hasan konuşmayı pek sevmez. Yengeyse konuşmayı seven biri, komşular da kendisini pek sever. Paylaşmaktan mutlu olan birisidir. Hasan televizyon izliyor. Televizyon yeni yılda neler olacak vs ardından piyango haberini veriyor döne döne. Tam bilete çıkmış piyango. Sonra poşetlerin artık paralı olduğunu da uzun uzun anlatıyor. Doğanın korunması için poşetlerin paralı olduğunuysa ballandıra ballandıra anlatıyor ve gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor. Yengeye sesleniyorum. “Yenge gari poşetler paralı oluvercekmiş” diyorum Ege ağzıyla konuşarak. “Gomşu ne deyiveriyon, poşete paraynan mı olcemiş? Parayınan alıvemediğimiz bir poşet galıvermişti. Hamçi duyuvedin mi len? Poşet parayınan oluveri mi?” diye tepki gösterdi. Hasan’da hiçbir tepki yok. Hasan’a “gomşu piyango bileti almış mıydın?” diye sordum. “Bir bok çıkıvermedi. Yırtıverip çöpe atıverdim. Piyango da zengine çıkıveriyor. Çıkıveri deyin alıveriyoz. Çıktığı yok gomşu” diyor sitem ederek.
Yani gayri para ödemediğimiz nefes alma vergisi kaldı. Yani bu sömürücü %1 yarın bir gün nefes vergisi almak isterse şaşmamak gerekir. Yani para ödemediğimiz sadece nefes almamız kaldı. Sömürücü sınıf gölgesini satamadığı ağacı kestiğine göre nefes vergisi almak için elini cebimize uzatır. Bakar ki nefes vergisi almak zor. Zaten yeterinden fazla kirlenmiş havayı iyice kirletir, maske satar. Bu sömürücü asalak sınıfı kökünden kazıyıp atmadan bize kurtuluş yok!