
Kapitalizm büyük bir kriz içinde debelenmektedir. Patronlar ise bu büyük krizi atlatmak ve hatta fırsata çevirmek için birbirleri ile yarışıyor. Diğer sektörlerde olduğu gibi krizi fırsata çevirme örneklerini tekstil sektöründe de görüyoruz.
Yaklaşık 300 işçinin çalıştığı bir tekstil firmasında 3 arkadaşım çalışıyor. Üretim müdürü toplantı yapmış. Krizin onları da etkilediğini, işlerin yavaşlayacağını söylemiş. “Bizler istemesek de aramızdan ayrılacak arkadaşlar olacak. Eğer gönüllü ayrılmak isteyenler varsa onlarla orta yolu bularak şimdiden ayrılabiliriz” demiş. Orta yola örnek olarak da “tazminatınız 5 ise biz peşin 2 verelim” demiş. “Güzel ayrılalım ki ilerde işler yoluna girdiğinde tekrar çalışma imkânımız olsun” demiş. Üretim müdürünün diğer teklifi ise “çıkışınızı şimdi verelim, parça başı çalışma sistemine geçelim” imiş.
İki teklifin birinde hak gaspı, diğerinde ise çalışma koşullarının kötüleştirilmesi var. Yıllarca tekstil işçisi olarak çalıştığım için parça başı çalışma sisteminin kötü sonuçlarını iliklerimde hissetmişimdir. Parça başı sistem denilen şey tekstil atölyelerinde çok yaygın olan bir sistemdir. Bu sistemi özetle anlatmak gerekirse, patron dikilecek ürünü getirir, 5 ya da 10 işçiden oluşan gruplar kurulur, ürünün dikim ücreti 10 lira ise 4 lirasını işçi 6 lirasını da patron alır, sigorta yatırmaz, yol parası vermez, servis de yoktur. Sonra patron karşınıza çıkar, “beyler bayanlar, çok dikin de hem siz hem de biz kazanalım” der. Bu sistemde olacaklar bellidir; işçiler gruplara ayrılıp daha fazla ürünü dikebilmek için gece gündüz çalışır, birbirleriyle rekabet eder, günün sonunda en kazançlı çıkan işveren olur.
Yukarıda üretim müdürünün tekliflerinde olduğu gibi krizi fırsata çevirip bizlere fatura çıkarılmak isteniyor. Oysa biz işçilerin sorunları aynıdır, çıkar yolu da birdir. O da birliğimizden geçmektedir. Birbirimize güvenmekten geçmektedir.
Krizin Faturası Patronlara!