Ortadoğu’da, Kafkasya’da, Güney Asya’da ve Afrika’nın birçok bölgesinde savaşlar devam ediyor. Şu ana kadar milyonlarca insan yaşamını kaybetti. Acı ve gözyaşına boğulan, yerini yurdunu terk eden milyonlarca insan barışa hasret. Biz işçiler barış istiyoruz. Ama biliyoruz ki, kapitalist sömürü düzeni devam ettiği sürece dünyamıza barış gelmeyecek. Aslında barışı getirecek olan dünya işçilerinin mücadelesidir.
Çocuğun gördüğü düştür barış,
ananın gördüğü düştür barış,
ağaçlar altında sevdalıların sevda sözleridir barış.
gözlerinin içinde uçsuz bucaksız bir gülümseme,
elinde yemiş dolu zembil
ve alnında ter tomurcukları,
-pencerede suyu soğutan testideki damlalar gibi-
akşamüstü eve dönen babadır barış.
Dünyanın yüzünde yara izleri kapanırken,
ağaçlar diktiğimizde
havan mermilerinin kazdığı çukurlara,
yangının kavurduğu yüreklerde,
ilk tomurcuklarını açarken umut
ve ölüler kanlarının boşa gitmediğini bilerek
yana dönüp içerlemeksizin
uyuyabildiklerindedir barış.
Barış yemek kokusudur tüten
akşamleyin arabanın yolda durmasının
korkutmadığı,
kapı çalınmasının davet demek olduğu
ve pencereyi saat başı açmanın,
renklerinin uzaktaki çanlarıyla
gözlerimizin bayram etmesini
sağlayan gökyüzü
demek olduğu zamandır barış.
Barış bir bardak sıcak süt ve bir
kitaptır uyanan çocuk önünde.
başaklar birbirlerine eğilip ‘işte,
ışık,ışık,ışık!’ dedikleri
ve ufuk çemberi ışıkla dolup taştığı
zamandır barış.
Hapishaneler onarılıp kitaplıklar yapıldığı zaman,
eşikten eşiğe bir türkü yükseldiği
zaman geceleyin,
cumartesi akşamları mahalle berberinden çıkan yeni traş olmuş bir işçi gibi
baharda ay buluttan çıktığı zamandır barış.
İnsanların sıkışan elleridir barış,
dünyanın masasındaki ekmektir,
gülümsemesidir annenin.
Kardeşlerim,
barış içinde derin derin soluk alıyor
tüm dünya bütün düşleriyle.
verin elinizi kardeşlerim,
barış budur işte...
Barış ışınlar demetidir yaz ovalarında,
iyilik alfabesidir tanın dizlerinde.
‘kardeşim’ dediğin,
‘yarın kuracağız’ dediğin zaman
kuracağız dediğimizi kurunca
türkü çağırdığımız zamandır barış..