
“Fabrika çok sessiz” diyor babam, “herkes diken üstünde…” Ya ben de işten atılırsam, diye düşünerek dinliyor işsiz arkadaşının derdini. “Pazar da sessiz artık” diyor annem. Ne pazarcının neşesi var ne milletin. Okullar, pazarlar hatta sokaklar bile nasibini almış sessizlikten. Eskiden sokak direklerinde üst üste iş ilanları görürdük. Onlar bile yok artık, düz, gri direkler var sadece. Yürürken insanlara bakıyorum; yoksulluğu üzerlerine sinmiş, yüzleri asık insanlar… Bizim insanlarımız.
Dokunduğumuz her insandan binlerce ah işitiyoruz şu günlerde. İşçisi, işsizi, öğrencisi, emeklisi… Toplumun tüm kesimini karabasan gibi boğan bir kriz gerçeği ile yüz yüzeyiz. “İş yok” diyor, mahalleden bir arkadaşım. Kriz var diye çıkarmışlar fabrikadan, “kriz var diye almıyor hiçbir yer” diyor. “Geçen ay İŞKUR’a gittim, 3 saat sıra bekledikten sonra form doldurup geri gönderdiler, hâlâ arayacaklar” diye de ekliyor. Ve sayıları neredeyse 6 milyon fiili işsizlerin arasına katılıyor, sessizce. 5 milyon 836 bin insan… Aynı anda zıplasalar yer oynar, ama uzaklar birbirlerinden.
Bir başka arkadaşım evine davet etti geçenlerde. Geliri de kendi gibi mütevazı, bildiğiniz bir öğrenci eviydi. Arkadaşım market suyuyla musluk suyunu harmanlamak üzereyken “dur, o musluk suyu değil” dedim. “Biliyorum” dedi gülümseyerek: “Musluk suyu içilmiyor, market suyu da pahalı, çabuk bitmesin diye biraz musluk suyu ilave ediyorum.” Şaşkınlığımı atlattıktan sonra “Süte su katanı gördüm, çaya su katanı gördüm de suya su katanı ilk kez görüyorum” dedim. Biraz gülüştükten sonra yaşam kaynağımızı bile bize çok gören bu sistem hakkında sohbet ettik. Bir öğrencinin gelirinin yeme-içme, ısınma gibi en temel ihtiyaçlar için bile yetersiz olduğunu ve biz sessiz kalmaya devam ettikçe bizi daha kötü günlerin beklediğini konuştuk.
Kendi yaratmadığı bir krizin bedelini ödetmek istiyorlar işçi sınıfına. Biz sessiz kaldıkça daha da üzerimize geliyorlar. Egemenler her dönemde korkuyla yoksul işçi ve emekçileri baskı altına almaya, onların sesini kesmeye çalışmışlardır. Oysa tarih bu sessizliği yırtan eşitlik, kardeşlik ve özgürlük haykırışlarıyla doludur. Bu sessizliği bozmak için, sesimize ses katmak için tek yol işçilerin birliğini sağlamak için çalışmaktır!