
Ekonomik kriz şiddetini arttırarak devam ediyor. Reel ücretler enflasyon karşısında gerileyerek alım gücümüzü düşürdükçe düşürüyor. Asgari ücret zammı, düşen ücretleri telafi etmekten uzak bir rakam olarak açıklandı. Ekonomik kriz derinleştikçe işçilerin yaşam kavgası zorlaşıyor ama bu durum patronların umurunda olmadığı gibi kârlarının düşmesini dahi istemiyorlar ve işçilerin işine son veriyorlar. Bir kez işten atılan işçi kolayına iş bulamıyor, iş araması aylarca sürebiliyor. İşsizlik rakamları gittikçe tırmanıyor. DİSK-AR’ın yayınladığı rakamlara göre işsizlik oranı yüzde 18,3’e yükselmiş durumda! İşsiz sayısı geçen yılın aynı ayına göre 501 bin kişi artarak 6 milyon 351 bin kişiye yükseldi. İŞKUR’un kapılarına dayanan işçiler uzun kuyruklar oluşturuyorlar.
Şanlıurfa’da yaşanan olay içinde bulunduğumuz koşulları özetler nitelikte. Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında Milli Eğitim Müdürlüğünde çalıştırılacak bin kişilik geçici işe 44 bin kişi başvuruda bulundu. 9 ay süreyle verilecek işe, başvuru sayısı 44 bin kişiyi bulunca kura çekimi şehrin stadyumunda gerçekleştirildi. Stadyumu dolduran bu kalabalık işsizler ordusunu görenler futbol maçını izlemeye geldiklerini sanır ama onlar noter huzurunda yapılacak kura çekimine gelmişti. Okulların temizliği ve çevre düzenlemelerini yapmak için işe alınacaklardı ve 1 yılı bile doldurmayacak işe bu kadar yüksek sayıda başvuru yapılması herkesi şaşırtmıştı. Bir umut herkes isminin çıkmasını bekledi. Kura sonunda asil ve yedek isimler belirlendikten sonra isimleri kurada çıkmayan on binler hüsranla stadyumdan ayrıldı. Benzer bir durum Rize’de de yaşandı. Yine TYP kapsamında altı ay süre ile kamu kuruluşlarına bin kişi alınacaktı. Bu kez 15 bin kişi başvuru yaptı! Bu şekilde geçici işlerde çalıştırılmak üzere işe alımlar ilk kez yapılmıyor. Daha önceki yıllarda da işe alınacak kişi sayısının çok üzerinde başvurular oluyordu. Ancak bu denli yüksek oranda işçinin başvuru yapması yaşanan ekonomik krizden bağımsız bir durum değil.
Ekonomik krizler, içinde yaşadığımız sistemin doğasında var. Kriz durumunda patronlar ve onların temsilcileri olan hükümetler krizin sorumluluğunu üstlenmek istemezler. Hedefleri ve algıları başka yönlere çekmeye uğraşırlar. İşçi sınıfını suni gündemler ve ayrımlarla oyalarken büyük bir kurnazlıkla ekonomik krizin yükünü sırtımıza yıkmaya çalışırlar. Tarihte örnekleri yaşandığı gibi örgütlenen işçiler bütün bu saldırılara karşı koyabilir. İşten atmaların önüne geçebilir. İşsiz olan işçileri de içine alarak kendi sınıfının birliğini kurabilir!