
Siyasal iktidar, amaçlarından birinin itaatkâr ve kindar bir nesil yetiştirmek olduğunu sıklıkla dillendiriyor. Önüne “düşman” olarak konulana, hedef gösterilene karşı kinli ve kolay harekete geçirilebilir; okulda öğretmen karşısında susan, işyerinde herhangi bir sorunla karşılaştığında sesini çıkarmayan bir gençlik istiyorlar. Dayanışma göstererek ve talepleri için mücadele ederek sorunların üstesinden gelen bir toplum yerine parçalanmış, bireysel çıkarcılığı ön plana alan bir toplum hayal ediyorlar. Çünkü bu, iktidardakilerin iktidar da kalmasını ve konforlarının devam etmesini sağlar. Bu amaçla hayatın her alanında zehirli propagandalarına devam ediyorlar. İşçi sınıfının örgütsüzlüğü burjuvaziyi hepten pervasızlaştırıyor. Adeta köpeksiz köyde değneksiz dolaşıyorlar. Öyle ki iş görüşmelerinde kılıfına uydurarak sormak yerine artık ne istediklerini iş ilanlarında açık bir kriter olarak belirtiyorlar.
Birkaç sene önce bir iş görüşmesine katılmıştım. Görüşme öncesinde önüme bir form koydular ve ilgili yerleri doldurmamı istediler. İş ve işçi haklarıyla ilgili yeni yeni bir şeyler öğreniyordum o zaman. Sorulardan birkaçı şöyleydi:
- Pazar günleri fazla mesaiye kalır mısınız?
- Şehir dışında görev alır mısınız?
- Gerektiğinde vardiyalı çalışır mısınız?
Benim bunlara cevabım ise hayır, hayır ve hayır olmuştu. Formu alıp kısa bir süre inceledikten sonra iş görüşmesini yapan kişi bana dönmüş ve kısa bir sessizlikten sonra şöyle demişti: “Gördüğüm kadarıyla siz bu sorulara ‘hayır’ yanıtını vermişsiniz. Yoksa burada çalışmak istemiyor musunuz?” Tabi sonradan ayırdına varacaktım, aslında tüm bu soruların sadece biçimsel sorular olduğunu. İş ilanlarında aranan özellikler uzun uzun sıralanır. Deneyimli, prezentabıl, iki dil bilen, -üçüncü dil tercih sebebidir- ama istenildiği zaman fazla mesai yapan, esnek çalışabilen biri olmak, daha da önemlisi tüm bunları olağan karşılamak önemli kriterlerdir. Her şeyi koşulsuz şartsız kabul etmemizin ve buna şükretmemizin istendiğini yaşayarak öğrenecektim.
Ben bu soruları itaatkâr işçi bulmak için sorduklarını zamanla öğrendim ama artık bazı patronlar açık açık itaatkâr eleman aradıklarını doğrudan söylüyorlar. Mesela, “…modern ve Avrupa düşünce yapısında olan, güvenilir ve itaatkâr, genç mezun bayan mimar alınacaktır” ilanı ile karşılaştım. İş şartları ne kadar ağır olursa olsun kabul edecek olan bir işçi aranıyor. Açık açık zor koşullara boyun eğecek, sesini çıkarmayacak ücretli köle aradıklarını ilan etmiş oluyorlar. Buna da “modern düşünce yapısında olmak” diyorlar!
Bir başka çarpıcı ilan ise şöyle: “…baskı ve stres altında çalışabilen ve yoğun iş temposuna ayak uydurabilen adaylar aranıyor.” Öyle herhangi bir patronun verdiği bir iş ilanı değil bu üstelik. Ankara Üniversitesi Personel Daire Başkanlığı sözleşmeli personel alım şartı olarak verilen bir ilan olduğunun altını çizmek gerek. Üniversitelerin bilim yuvaları olduğunu söyleyenler, belli ki baskı ve stres altında bilim değil olsa olsa daha fazla kâr yapıldığını bilmiyorlar! Bir taraftan “gençlik toplumu ilerletecek” deniliyor diğer taraftan gençliğe en yoğun biçimde sömürülecek işgücü olarak bakılıyor. Ucuz, itaatkâr ve genç işgücü iştah kabartıyor. Bir okur mektubunda başka bir arkadaşımız “vasıfsız eleman aranıyor” ilanlarına değinmişti. Bu ilanlar da “düşük ücretlere ve uzun iş saatlerine rıza gösterenler aranıyor” demekten başka bir şey değildir.
Kapitalizmin yarattığı sorunlardan biri olan işsizlik, giderek daha da can yakıcı hale geliyor. Medyasıyla, üniversitesiyle, adı “uzman” olan türedi ideologlarıyla döne dolaşa gerçekleri çarpıtmaya devam ediyorlar. Tüm bu çabalar, yaratılan milyonlarca işsiz olduğu gerçeği karşında öyle ya da böyle boşa çıkacaktır. Sorunların kaynağı esas olarak sermaye sınıfı ve onun düzenidir. Elbette bizler de bu gerçeğin daha da fazla işçi ve genç tarafından anlaşılması için çalışmaya ve bu anlamıyla katalizörlük görevimizi yapmaya devam edeceğiz. Onlar nasıl ki işlerini yapıyorlarsa bizler de asıl olan işimizi yapmaya devam edeceğiz.