
“Zam’a zam, zamlara zam. Zamlı çay.” Bu repliği Kemal Sunal, Orta Direk Şaban filminde söylüyor. Bugün sabah uyandığımda başıma gelen şey aynen bu oldu. Geçtiğimiz Ağustos ayının 1’inde mesken tipi tüketici için elektriğe %9 ticarethanelere ise %14 zam gelmişti. Bu zam az gelmiş olacak ki Eylül ayının 1’inde, bir kez daha aynı oranda zam yapıldı. Oysa zaten Ocak ayının başında %6,8 zam gelmiş ve devamında Nisan ayının başında %5,95 zam yapılmıştı. Geçen yıl toplam yapılan zam mesken tipi yerler için %30,75 olmuştu.
Bu sabah uyandım ve cep telefonumdan saate bakayım dedim. Bir mesaj gelmişti ENERJİSA şirketinden. Elektrik faturamın 156 lira olduğunu görünce yanlış okumuşumdur diye tekrar tekrar okudum. Tek başıma yaşadığım ve evde kullandığım elektrikli sobayı da çok yakmadığım için çok şaşkındım. Binanın panosundan elektrik faturamı aldığım zaman inceleme yaptım. Aslında benim tükettiğim elektrik 93 lira, faturanın geri kalan 30,61 liralık kısmı vergi, diğer kısmı ise dağıtım bedeli yazıyordu. Binadaki diğer faturalar da aynı panoya asıldığından bakma şansım oldu. Bazı faturaların durumu benimkinden çok daha kötüydü. Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım (TEDAŞ) verilerine göre dört kişilik bir ailenin elektrik tüketimi ortalama her ay 98,08 lira olarak gerçekleşiyor. Bu rakama dört kişilik bir ailenin ulaşması mümkün mü sormak gerek?
Bu yıl bir taraftan “kriz yok” deniyor ama her şeye zam yapılıp duruluyor. Marketlerdeki fiyatlar el yakıyor. Pazara bile gidemez olduk. İktidar tarafından çözüm diye sunulan şeyler hiçbir şeye çözüm olmuyor. Hayat biz işçi sınıfı için zorlaşmaya devam ediyor. Zaten kriz bahanesi ile işten atmaların çoğaldığı bu zamanda bir de tükettiğimiz her şeye gelen zamlar işçiler olarak bizleri iyice bunaltıyor. Peki, yaşadıklarımız kader mi? Hayatımız bu cenderenin içinde ellerimizden kayıp gidecek mi? Bu sorunun cevabı sadece bize bağlı. Bunca sömürü ve zulüm varken bizler örgütlenmekten uzak duruyor ve hakkımızı savunamıyorsak her şey aynı kalacak. Ama haklarımızı almak için mücadele edersek ve bunu örgütlü bir şekilde yapabilirsek hayatlarımızı ve geleceğimizi kurtarmış oluruz.