
Türkiye işçi sınıfının tarihinde 60’lı yıllar, mücadelenin yükseldiği yıllardı. Saraçhane mitingiyle yeni mücadelelerin perdesi açılıyor ve işçi sınıfı ayağa kalkmaya başlıyordu. Mitinge, ülkenin dört bir yanından gelen yüz binlerce işçi katılmıştı. Ardından 1963 yılında bayrağı Kavel işçileri devraldı. Greve çıkmanın yasak olduğu bir dönemde yapılan Kavel direnişi, Türkiye işçi sınıfı tarihinde önemli bir dönüm noktasıydı. İşçilerin kararlılığı sayesinde burjuvazi grev yasalarını çıkarmak zorunda kaldı. İşçilerin militanlaşan mücadeleleri, nasıl hak alınacağını da dosta düşmana gösterdi. Grev hakkının artık yasalara girmesinin ardından grevler, direnişler birbirini takip etmeye başladı.
İşte böyle bir dönemde 31 Temmuz 1969’da Silahtarağa Demir Döküm işçileri Çelik-İş Sendikasından istifa ederek DİSK’e bağlı Maden-İş Sendikasına üye oldular. Çelik-İş’in uzlaşmacı ve patron işbirlikçisi tutumundan kurtulan işçiler, Maden-İş’le ücret zammını içeren yeni bir protokol imzalanmasını istediler. Patronun bu isteği reddetmesinin ardından 2 bin 300 işçi fabrikayı işgal etti.
Bu mücadeleler, güçlü bir irade ve coşkulu bir sınıf dayanışmasıyla örülmüştü. İşçi sınıfının mücadelesi toplumun tüm kesimlerini etkilemişti. İşçi sınıfı, el ele, omuz omuza, sınıf dayanışmasının güzel örneklerini sergiliyordu. Bir fabrika “GREV” dediğinde grev sadece o fabrikada çalışan işçilerin grevi olmuyordu. Grev işçilerin eşlerine, çocuklarına, üniversitedeki öğrencilere, mahallenin imamına, farklı sektörlerde çalışan işçilere ait oluyordu. Kısacası, işçi sınıfının bütün kesimleri greve sahip çıkıyordu.
Derinden Gelen Kökler kitabı işte bu dönemde verilen mücadelelere tanıklık ediyor. Kitapta geçen bir olay meramımızı yalın bir şekilde anlatıyor: “Demir Döküm işgalinin altıncı gününde 850 polis fabrikaya saldırdı. Ses bombaları patlatılıyor, tabancalar ateşleniyordu. Koçero Mehmet adındaki bir arkadaşımız çatışmanın şiddetini görünce doğrudan Esentepe Camii’nin imamına gitti. Ona polislerin işçileri dövdüğünü söyledi. İmam hiç tereddüt etmeden minareye çıkıp ‘Ey Silahtarağa Ahalisi! Polisler Demir Döküm işçilerine saldırıyorlar, işçiler arasında yaralılar var. Allahını, dinini seven yardıma gelsin’ diye seslendi. Bunun üzerine fabrikanın önüne gelen ahali işçilerle birlikte saldırıyı püskürttü, polisler geri çekildi.”
İmamın şerefeden yükselen sesi, o dönemde verilen mücadelelerin ardındaki dayanışma ruhunu ve cesareti gösteriyor. İşçi sınıfı bugün örgütsüz ve dağınık durumda olsa da karamsarlığa yer yok. Çünkü çok iyi biliyoruz ki işçi sınıfı haksızlıklara karşı yeniden ayağa kalkacaktır. Yarın mücadele ruhu ve cesaret çok daha güçlü bir şekilde yeniden yeşerecektir. İşçi sınıfının ozanı Nâzım Hikmet’in dediği gibi “yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevahir.”