
Karayip denizinde bir ada ülkesi olan Haiti’de yüz binlerce işçi ve emekçi aylardır sokaklarda, meydanlarda protesto eylemleri gerçekleştiriyorlar. Yüksek enflasyona, yoksulluğa, yolsuzluklara artık yeter diyor, devlet başkanı Jovenel Moise’ye tepkilerini ortaya koyuyorlar. Moise yönetimi gösterilere katılan işçi ve emekçileri şiddet ve zorbalıkla bastırmaya çalışıyor. 9 Haziranda başkent Port-au-Prince’de gerçekleşen gösterilerde halk başkanlık sarayına ulaşmaya ve sesini duyurmaya çalıştı. Ancak polis halka saldırdı, 2 kişi yaşamını kaybetti, çok sayıda insan yaralandı.
Haiti, yoksulluğuyla, askeri darbeleriyle, yolsuzluk ve çürüme içindeki diktatörleriyle sık sık gündeme gelen bir ülke. Bu duruma öfke duyan Haitili yoksul işçi ve emekçilerin sesi boğulmaya, mücadelesi Haitili, ABD’li ve Latin Amerikalı egemenler tarafından ezilmeye çalışılıyor. Ancak Haitili emekçiler önemli grev ve mücadele örnekleri sergiliyor. Şubat ayında patlak veren gösterilerin nedeni ise PetroCaribe fonları ile ilgili yolsuzluklar. Haiti’de halkın yüzde 80’den fazlası açlık ve yoksullukla boğuşurken işçi sınıfını azgınca sömüren, yolsuzluk ve çürüme içindeki egemenler zenginliklerine zenginlik katıyor.
Haiti, 2006’da Venezuela’nın Karayip ülkeleriyle 2005’te imzaladığı PetroCaribe anlaşmasına dâhil oldu. Bu anlaşmaya göre Venezuela yoksul Karayip ülkelerine petrol ve petrol ürünlerinde sübvansiyon uyguluyor. Haiti, oluşturduğu fon ile Venezuela’dan aldığı petrol ve petrol ürünleri karşılığında ödemenin %40’ını peşin yapıyor. Geri kalan kısmı içinse düşük faizle borçlanıyor. Petrolün büyük bir kısmı iç piyasada tüketilirken bir kısmı da çeşitli projelerin gerçekleştirilmesinde kullanılıyor. Haitili egemenler hem petrol alımlarında fiyatları, hem borçlanmalarda faiz oranlarını olduğundan fazla göstererek büyük vurgunlar yapıyor. Ama açgözlü egemenlere bu da yetmiyor. 2010’da gerçekleşen, resmi rakamlara göre 316 bin insanın can verdiği ve yaraları hâlâ sarılamayan depremi gerekçe göstererek türlü projeler ortaya atıyorlar. PetroCaribe anlaşmasının sağladığı imkânlardan yararlanarak bu projeleri hayata geçireceklerini iddia ediyorlar. Ancak o projeler asla hayata geçmiyor. Bir milyona yakın yoksul Haitili emekçi temiz su ve gıdaya ulaşamadan derme çatma çadırlarda yaşamaya devam ediyor. Üstelik bugüne kadar deprem nedeniyle gönderilen 13,5 milyar dolarlık uluslararası yardımın akıbeti de bilinmiyor!
Öte yandan Haiti medyası göstericileri bir avuç çapulcu olarak göstermeye çalışıyor. Haiti polisi başkanlık sarayına ulaşmaya ve seslerini duyurmaya çalışan yoksul işçi ve emekçilerin önüne barikat kuruyor. Hakları, ekmeği ve geleceği çalınan, açlığa mahkûm edilen, yaraları sarılmayan yoksul halka kurşun sıkıyor, boğazına kadar yalan, talan, yolsuzluk ve çürümeye batmış hükümeti koruyor. Haiti’de yaşananlar parayı egemen kılan kapitalist sömürü düzeninin nasıl da insanlık dışı bir sistem olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Bu nedenle halk sokaklara inerek “artık yeter” diye haykırıyor. Tıpkı Cezayirli, Sudanlı, Honduraslı işçi ve emekçiler gibi mücadeleyi seçiyor.