Nasıl ki ekmek ve su insan için hayati bir ihtiyaçsa, dayanışma da sınıf mücadelesi için öyledir. İşçiler dayanışmayla kenetlenir, kenetlendikçe güçlenirler. 15-16 Haziran 1970’te ayağa kalkan işçilerin birbirleriyle nasıl dayanışma içerisinde olduğunu, İzmit Çelik Halat işçisi İlyas Bayrak anlatıyor. Bayrak; bilinçlenen, birleşen ve güçlenen işçilerin neler yapabildiğinin örneklerini sunuyor:
O yıllarda işçi sınıfının birbirine karşı güveni vardı. İnsanın insana çelme takma, ayağını kaydırma olayları çok azdı. Bir arkadaşımız işten atıldığı zaman hepimiz ona sahip çıkardık. Özellikle Çelik Halat fabrikası bu yönde Kocaeli’de iyi bir örnekti. İlk direniş İstanbul’da Sungurlar ve Türk Demirdöküm fabrikalarında 14 Haziran gece vardiyasında başladı. 15 Haziran’da ise Kocaeli’de ilk olarak Rabak ve Çelik Halat fabrikaları direnişe geçti. Pirelli’yi de zorla direnişe kattık. Petrol-İş üyesi işçileri bizim kurduğumuz direniş komiteleri ikna edip dışarı çıkardı. Biz 15 Haziran günü Kandıra Sapağı’nı kestik. O zamanlar Vecdi Gönül Kocaeli valisiydi. Gönül, yol kesilen yere jandarma komutanıyla birlikte geldi. Yürümemizi engellemek için 10 sıra asker kol kola girip yola barikat kurdular.
Biz yürümek istediğimizi söyledik. Ancak onlar verilen emrin işçileri yürütmemek olduğunu söylediler. Yanımızda bir üsteğmen duruyordu. Arkadaşlarımız ona “Barikatı açın yürüyelim” dediler. Üsteğmen arkadaşımıza küfür edip vurunca biz yürümeye başladık. Üsteğmen askerlere vur emri vermesine rağmen askerler bize karışmadılar. Biz askerlere hep şunu söyledik: “Bugün asker, yarın işçi olacaksınız, bize saldırmanızın bir anlamı yok.” Oradan Çocuk Parkı’na yürüdük, konuşmalarımızı yaptıktan sonra dağıldık. Biz çok iyi eğitilen işçilerdik. Çünkü kitap okumamız mecburiydi. 15 Haziran günü hiç unutmuyorum yolu kestiğimizde yolun yan tarafında buğday tarlası vardı. İşçiler aradaki tarlalara basmamak için tarlaya adım atmıyorlardı. Biz yolun tamamını kapatmadık. Hasta, yaşlı, çocuk geçer diye ama askerler gelip yolun hepsini kapattılar.
İşçiler arkadaşlarını teslim etmedi
16’sı akşamı birçok kişinin gözaltına alınacağını tahmin ediyordum. Köyüme, Eşme’ye döndüğümde yanıma arkadaşlarımın bir kısmını aldım. Köye gittiğimde oradaki akrabalarıma jandarmalar geldiğinde burada olmadığımızı söylemelerini istedim. Akşam tabii jandarmalar geldi. Babam jandarmalara “Eğer oğlum ölmemiş sağsa ben yarın onu alıp size teslim edeceğim” diyor ve jandarmaları geri gönderiyor.
O akşam İzmit’te kalan arkadaşlarım direniş ve temsilcilerin hepsi gözaltına alınmışlardı. Ben 17 Haziran sabahı Rabak’a gidip araba aldım ve direnişe destek veren tüm fabrikaları gezdim. Gözaltına alınan arkadaşlarımız bırakılıncaya kadar oturma eylemleri yapacağımızı bildirdim. Askerler gelip iş yerlerinde arama yaptı ancak işçiler arkadaşlarını teslim etmediler. Bizi yakaladıklarında savcılığa götüreceklerini düşünüyordum ama öyle olmadı, sorgusuz sualsiz Selimiye Kışlası’na gönderiliyorduk. O dönemde büyük bir dayanışma vardı. Biz Selimiye’de yattığımızda işçi arkadaşlarımız ailelerimize yardım ediyorlardı. Sonra herhangi bir işyerinde direniş olduğunda Çelik Halat ve Rabak işçileri orada oluyorlardı.
Kaynak: Derinden Gelen Kökler