
İşçi sınıfı, çalışan, üreten ve emeğiyle yaşamını sürdüren bir sınıftır. Biz işçiler, her gün çalışmak için evlerimizden çıkıp işyerlerine gideriz. Yaşamlarımız büyük oranda böyle geçer. Bir de hayallerimiz vardır. Hayallerin sınırı yoktur aslında aynı evrenin sonsuzluğu gibi… Ama çoğumuz küçücük dünyalarımız gibi küçük hayaller kurarız. İşten eve dönüp sevdiklerimizle vakit geçirmek, ayaklarımızı şöyle bir uzatıp güzelce dinlenmek, gezmek, eğlenmek gibi… Tabi çalışan işçilerin yanı sıra milyonlarca işsiz de var. 28 yaşındaki Mustafa Eser gibi mesela…
Zonguldak’ın Dilaver Mahallesinde yaşarmış Mustafa… İşsiz kaldığı için maddi zorluklar yaşamış, hepimiz gibi. Bu yüzden de Zonguldak’ta kaçak bir madende işçilik yapmak zorunda kalmış. Çalışmış çalışmış günlerce kaçak bir madenin zifiri karanlığında, ay sonunu getirebilmek için çalışmış. Her gün hayaller kurarak, bir de sevdikleriyle helalleşerek inmiş madene. Ama bir gün gelmiş ve her gün indiği madende göçük altında kalmış. Ağır yaralanmış ve hastaneye götürülmüş. Kaçak maden patronu, yalanını daha Mustafa göçük altında kaldığı anda hazırlamış; O’na evde elektrik çarpmış!
Mustafa gibi her ay yüzlerce işçi iş cinayetlerine kurban gidiyor. Daha geçtiğimiz günlerde Büyükçekmece’de bir fabrikada çıkan yangında dört göçmen işçi yanarak yaşamını yitirdi. Bunun sorumlusu fabrika patronu utanmadan iş güvenliği önlemlerinin alındığını söyleyerek olayı kapattı. 2019 yılının ilk beş ayında en az 716 işçi, iş cinayetinde hayatını kaybetti. Bu rakam sadece Mayıs ayında 163 işçi olarak kayıtlara geçti. Rakamları genellediğimizde Türkiye’de her gün ortalama beş işçi iş cinayetlerine kurban gidiyor.
Kardeşler bu rakamları devletin herhangi bir kurumu duyurmuyor. Egemenler için işçilerin ne dirisi ne de ölüsü bir anlam ifade ediyor. Çeşitli alanlarda uzmanların gönüllü katkılarıyla çalışmalarını yürüten İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi) yerel gazetelerden, hastane kayıtlarından ulaşabildiği iş cinayetlerini derleyerek bu rakamları duyuruyor. Dolayısıyla İSİG Meclisi’nin duyurduğu rakamlar korkunç boyuttadır evet ama buzdağının sadece görünen yüzüdür. Buzdağının görünmeyen yüzü ne olacak peki?
Aba altından su yürüten patronlar her ne kadar gizlemeye çalışsa da biliniyor ki kayıt dışı ve sigortasız çalışan yüz binlerce işçi var. Bunların başında mülteci işçiler ve çocuk işçiler var. Hatta Türkiye’de yabancı ve kaçak çalışan işçi sayısı 1 milyondan fazla! Peki, bu işçiler iş kazası geçirdiğinde ne oluyor? Mustafa kardeşimizin hayatını kaybettiği vakada görüldüğü gibi sermaye sahipleri iş cinayetlerinin üstü örtülsün diye kırk takla atıyorlar. “Elektrik çarptı” diyorlar, “yüksekten düştü” diyorlar ve böylece belki her ay onlarca iş cinayetinin üzerini örtüyorlar.
İçinde yaşadığımız sömürü düzeninin ahval ve şeraiti böyledir. İşçilerin canını alır ama çığlıklarını duymaz. Geriye sadece acı ve gözyaşı kalır. Peki, işçiler ölmeye devam ederken patronların yaptıkları yanları kâr kalacak mı? Elbette hayır! Bu gidişata dur demeliyiz, patronlardan hesap sormalıyız! O vakit mücadeleye dört elle sarılmalı daha güzel bir dünyanın var olabileceğine inanmalıyız. Böyle bir dünyanın hayallerini kurmalı ve bu hayalleri gerçek kılmak için mücadele etmeliyiz. Unutmayalım böyle gelmemiş, böyle gitmeyecek!