
Ben Gebze’ye yakın bir mahallede yaşayan bir ev hanımıyım. Eşim metal işçisi. Biz emekçi kadınlar evimizde, yaşadığımız mahallemizde, çalıştığımız fabrikalarda pek çok sorunlarla karşılaşıyoruz. Ekonomik kriz biz ev hanımlarını da yakından ilgilendiriyor. Zaruri ihtiyaçlarımızın hep eksiğini alıyoruz. Bu durum mutfak masraflarında olsun çocuklarımızın ihtiyaçlarının karşılanmasında olsun sosyal yaşamımızda olsun can yakıcı hal aldı.
Ben 27 yaşında iki çocuk annesiyim. Onları bu hayata hazırlamak benim asli görevim. Fakat günümüz Türkiye’sinde ve şartlarında bu işin pek de kolay olmayacağını anlıyorum. Çocuklara uygulanan tacizler, kadınlara olan şiddet beni bir hayli yoruyor, zorluyor, kaygılandırıyor ve tedirgin ediyor. Ortada o kadar haksızlık var ki bu beni çok kızdırıyor. Kaygılarla, düşüncelerle çocuklarımı büyütmek istemiyorum ve bunlarla başa çıkabilmek için biz kadınların birlik ve beraberlik içinde olması gerektiğinin farkına vardım. Kadınlar ayağa kalkmanın, sorgulamanın, bir şey yapmak gerektiğinin farkına varmadıkça adaletin, huzurun sağlanamayacağı kanaatindeyim. Birbirimizle tabak, çanak, kıyafet, gösteriş yarışına değil mücadele geliştirme yarışına girsek, inanın her şey çok daha güzel olur.
Emekçi bir ev hanımı olarak nefes alabileceğimiz, huzurlu, tüm çocukların güldüğü adil bir dünya arzuluyorum. Bu hayatta kadınların da gücü var demek istiyorum. Bunu işçilerin, kadınların ve onların evlatlarının başaracağına inanıyorum. Yaşasın mücadeleci emekçi kadınlar diyorum. Ve kadınlar uyanın diyorum...