
“Denize dönmek istiyorum!
Mavi aynasında suların:
Boy verip görünmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!”
Geçtiğimiz günlerde çalışma koşullarının ve ihmallerin bir stajyer öğrencinin daha canını almasına şahit olduk. Piri Reis Üniversitesi Güverte Bölümü 1. Sınıf öğrencisi olan Mustafa Koç, 3 aylık deniz stajına çıktı. Okulundan başarıyla mezun olabilmek ve kendini geliştirmek için çıktığı stajı bir iş cinayetiyle sonlandı. Gemi arıza yaptığı için bir limana yanaştı ve o limanda şirketin anlaşmalı olduğu ama hiç de iyi koşullarda olmayan bir otelde konaklamak zorunda kaldı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi stajına devam ederken tam 18 gün boyunca günde ortalama 20 saat çalıştırıldı. Görevi olmayan işleri, üstelik de uygun olmayan koşullarda yapmak zorunda kaldı. Ve yine uygun olmayan bir kamarada, havalandırması ve kliması olmayan bir ortamda, 45 derece sıcaklıkta kalmaya mecbur bırakıldı. En sonunda kamarasında, yatağında ölü bulundu. Aslında Mustafa ölmedi, iş cinayetine kurban gitti. Daha sonrasında Mustafa için gündeme gelen taziye mesajları ile sanki bu işin fıtratı buymuş gibi bir hava yaratılmaya çalışıldı.
Peki, suç kimdedir? Stajını yapmaktan başka bir derdi olmayan Mustafa’da mı? Yoksa eğitimi ticaret anlayışıyla yürütmeye çalışan ve stajyer öğrencilerine bile sahip çıkmayan okulunda mı? Yahut stajyeri ucuz işgücü olarak gören işverende mi? Peki, tüm bunları denetlemesi gereken devlete ne demeli? Ya bizler, öğrenciler olarak haklarımıza sahip çıkıyor muyuz? Aslında Mustafa hepimizin ortak ihmali sonucu hayatını kaybetti. Mustafa ne ilkti maalesef ne de son olacak…
Mustafa’nın ölümü gerek denizcilik sektöründe gerekse de diğer sektörlerde, son yıllarda sıkça karşımıza çıkan iki önemli sorunu tekrar gündemimize sokmuştur. Birincisi stajyer öğrencilerin yaşadığı sorunlardır. Denizcilik öğrencileri de dâhil olmak üzere pek çok bölümde öğrenciler staj yapacak yer bulmakta zorlanmakta, kimi zaman üste para vermekte, buldukları durumda da kendilerine dayatılan her şeyi kabule zorlanmaktadırlar. İkincisi ise işçi sağlığı ve güvenliği meselesidir. Ülkemizde maalesef her ay ortalama 150 insan iş cinayetlerinde hayatını kaybetmekte, çok daha fazlası ise sakat kalmakta veya meslek hastalıklarına yakalanmaktadır. Ne işverenler bu durumun önüne geçecek önlemleri yeterince almakta ne de devlet üzerine düşen denetleme görevini layıkıyla yerine getirmektedir.
Fakat öğrenci gençler olarak bizler “kader”, “fıtrat” deyip bu olanlara boyun eğmek zorunda değiliz. Denizcilik okulu öğrencileri olarak, meslek olarak icra edeceğimiz şey kimsenin değirmenine su taşımak değil ve biz kimseye kölelik etmek için senelerce okumuyoruz. Biz örgütlü ve sınıf bilinçli öğrenciler ve denizci adayları olarak her şeyin farkındayız. Kimse için ölmeyeceğiz! İster öğrencisi, ister zabiti, ister gemiadamı olsun, her insan daha iyi koşullar altında çalışmayı hak eder. Ve bu sistemde mücadele etmeden, sesimizi yükseltmeden daha iyi çalışma koşullarına kavuşamayız. Bu nedenle ekmeğini denizden kazanan tüm emekçilerin, her şeyin farkında olarak güçlü bir ses olmaları gerekiyor. Bu da örgütlü olmaktan geçiyor. Seni unutmayacağız Mustafa, unutturmayacağız…