
Geçen gün Balıkesir’de oturan ablam aradı. Ablamın 7 yaşında ikiz kızları var. İki hafta önce çocuklarla birlikte Kaz Dağlarına gittiklerini biliyordum. Orada yaşanan doğa katliamını ve insanların tepkisini çocuklar da görmüştü. Birkaç gün önce evde iş güçle uğraşırken kızlar koşarak yanına gelmişler ve heyecanla “anne, Kaz dağlarında sadece 13 bin ağaç kesilmiş! Hem yerine de yenisini dikeceklermiş” demişler. Ablam kızların söyledikleri karşısında şaşkın, bunu nereden duyduklarını sormuş. Televizyondan duyduklarını söylemişler. Salona gittiğinde TRT Haber’in açık olduğunu görünce anlamış tabi ne olduğunu. Anlayabileceklerini umarak haberlerin her zaman doğruyu söylemediğini, bazen gerçeği bilmek için başka yerlere bakmak gerektiğini anlatmış. Sonra da internetten Kaz Dağlarıyla ilgili bir video izletmiş. Bu sefer kızların şaşkınlığı daha çok artmış. Neden bazı kanalların yalan haber verdiğini bir türlü anlayamamışlar! Haksız da sayılmazlar tabi. 7 yaşındaki bir çocuk düzen medyası diye bir şey olduğunu, birincil işlevinin kitleleri manipüle etmek olduğunu nereden bilsin! Ablam olayı anlattıktan sonra “hâlbuki çok olmamıştı Kaz Dağlarına birlikte gideli. Hem ben anlatmıştım, hem de bizzat kendileri görmüşlerdi” deyince “koca koca insanlar bile gözleriyle gördüklerine değil, televizyondan duyduklarına inanıyor. Senin 7 yaşındaki kızlar nasıl inanmasın?” dedim.
Ablamın anlattıkları medyanın yalanlarının 7’den 70’e insanların bilinçlerini nasıl da manipüle ettiğini gösteriyor. Kaz Dağları yandaş medyanın ne ilk yalanıdır ne de son olacaktır. Hatırlayalım, Cerrattepe’de dünya üzerinde sayılı olan endemik bitki türleri yok edilirken de “biz onları oradan alıp başka yere dikeceğiz” demişlerdi. Yandaş medya da bu yalana çanak tutmuştu. Yine kıdem tazminatımız gasp edilmek istenirken bütün televizyon kanalları ağız birliği etmişçesine “bir gün bile çalışsanız kıdem tazminatı alabileceksiniz” diye çığırmadı mı? Veya bugünlerde elektrik, doğalgaz, su, ulaşım, benzin fiyatlarına yapılan zamlar artık “güncelleme” adı altında servis edilmiyor mu? Yarın çocuğunuz gelip size “Anne/baba niye kızıyorsun ki, zam yapılmamış güncelleme yapılmış” derse şaşırmayın!
Elbette sorun sadece medya değil. Yani “Kapatırım televizyonu, hiç izlemezse sorun çözülür” diyemeyiz. Yaşamın her alanında zihinlerimiz yalanlarla çarpıtmalara maruz kalıyor. Nâzım Hikmet’in şiirinde dediği gibi bu bezirgân saltanatı sürsün diye bize bizden başka herkes, her şey yalan söylüyor! O halde çocuklarımızı bu yalanlardan nasıl koruyacağız? Bilirsiniz, uçaklarda acil durumlar için yapılan uyarılarda oksijen maskesini önce kendinize sonra çocuğunuza takın derler. Önce sizin bilinciniz açık olmalıdır ki çocuğunuza yardım edebilesiniz. İşte bizim de yapmamız gereken budur. Kendimiz ne kadar donanırsak çocuklarımızı da o kadar doğru yönlendiririz. Ama bunu tek başımıza yapamayız. Sınıf bilinciyle donanmak, gerçekleri öğrenmek, düzenin yalanlarını net olarak görebilmek için UİD-DER gibi işçi örgütlerine ihtiyacımız var.