Enflasyon gibi işsizlik oranları da kasıtlı olarak düşük gösteriliyor. Aslında ekonomik alandaki tüm veriler, toplumun gözünden saklanıyor. Çünkü gerçeğin tam olarak görülmesi istenmiyor. Siyasi iktidar, verilerle oynayarak ve medyayı kullanarak emekçi kitlelerde “her şeyin yolunda olduğu” algısını oluşturmaya çalışıyor. Fakat gerçeklik tüm yakıcılığıyla ortada duruyor; işçi ve emekçiler işsizlik ve yüksek enflasyon altında ezilmeye devam ediyor.
Bilindiği gibi TÜİK işsizlik dâhil çok çeşitli konularda topladığı bilgileri istatistikler halinde yayımlıyor. Kurumun topladığı verilerle oluşturduğu istatistiklere göre kimi politikalar belirleniyor. TÜİK, İŞKUR ve SGK gibi kurumların verilerini de güncelliyor. Raporlar dikkatlice incelendiğinde tanımlamaların işlerine geldiği şekilde düzenlendiği görülecektir. Krizden dolayı ekonomi küçülüyor. Dolayısıyla ekonomi yeterli ölçüde istihdam artışı sağlamakta ve artan işgücünü soğurmakta yetersiz kalıyor. TÜİK en son Mayıs ayına ait işgücü istatistiklerini yayınladı. Bu rakamlara göre işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12,8 artarak 4 milyon 157 bine ulaştı. Hatırlanacağı üzere işsizlik tanımında birkaç yıl önce bir değişiklik yapılmış ve uzun süreli iş bulamayan işsizler işsiz kategorisinden çıkarılmıştı.
Yüksek işsizlik oranları egemenlerin canını sıkıyor. Ekonominin zayıf ve kırılgan görünmesi işlerine gelmiyor. Güçlü görünmek için yaptıkları oynamalar da durumu kurtarmıyor. Ekonomi bir türlü rayına oturmadığına göre, yükselmeye devam eden işsizlik rakamlarını terbiye etmek için hesaplamalarda ek değişiklikler yapmak icap ediyor!
Ne tür değişiklikler yapıldığını Ahval News yazarı Ekrem Onaran “İşsizlik rakamlarıyla oynanıyor mu?” başlıklı yazısında anlatıyor. Onaran, işgücüne katılımla istihdam rakamları arasındaki farkın arttığını ifade ediyor.
Mayıs ayı verilerine göre 15 yaş üstü nüfus son bir yılda 771 bin kişi arttı. 15 yaş üstü nüfus demek çalışma çağındaki nüfus demek… Çalışma çağındaki nüfus 771 bin kişi artarken işgücü 152 bin kişi arttı. Çalışma çağındaki nüfusun yaklaşık yüzde 20’si istihdam piyasasında yer aldı. Oysa 2017 Mayısı ile 2018 Mayıs arasındaki bir yıllık sürede nüfus 790 bin artarken, işgücüne katılım 561 bin kişi olmuştu. Bir önceki dönemde ise artış bir milyondan fazlaydı ve 950 bin kişi işgücüne katılmıştı. Daha eski veriler incelendiğinde ise, eskiye doğru gidildikçe çalışabilir nüfus içinden işgücüne katılanların oranının yüzde 70’ın altına düşmediği görülebiliyor. Son durumda oranın önceki yıllara göre 4’te 1 düştüğü görülüyor.
İşgücüne katılım TÜİK verilerinde son yılların en düşük oranına düşmüş durumda. İşgücüne katılımın düşmesi, Ekrem Onaran’ın da işaret ettiği gibi, nüfusun iş aramaması veya çalışmak istememesi anlamına geliyor. Oysa Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) Temmuz ayı verilerine göre kayıtlı işsiz sayısı bu yılın Temmuz ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 50’nin üzerinde arttı. 2018 Temmuzunda 2 milyon 670 bin 970 olan kayıtlı işsiz sayısı, bu yılın Temmuz ayında 4 milyon 39 bin 541’e fırladı. Kayıtlı işsizler İŞKUR’a kayıtlı olanları ve bir yere yerleşmesi durumunda işbaşı yapmaya hazır olanları ifade ediyor. Yani bir kez daha altını çizmek gerekirse, kayıtlı işsiz sayısındaki artış, milyonlarca kişinin yoğun bir şekilde iş aradığının göstergesidir. TÜİK bir kalemde, çalışma çağındaki nüfusun bir kısmını aktif işgücüne dâhil etmiyor. Bu yolla işsizliğin olduğundan çok düşük gözükmesini sağlayabiliyor.