
Türk-İş başkanının mikrofon olayı çoğumuzun aklında. Ergün Atalay Çalışma Bakanına ne demişti? “Uzasa işi karıştıracağız, en azından böyle kapattım.” 200 bin kamu emekçisini ilgilendiren toplu iş sözleşmesi bu cümlecik ile bitirilmişti. Bu sözler elbette tepki yarattı.
Toplu iş sözleşmeleri emek ve sermaye açısından çok önemli süreçler. Sermaye ve onların yardımcılarının işçi sınıfı hakkındaki gerçek niyetleri bu süreçlerde daha iyi ortaya çıkar. Sevgili dostlar, sermayeden insaf beklemenin boş bir hayal olduğunu iyi kavramalıyız. Bakın özelikle son yıllarda ne mi oluyor: Yoksulluk, işsizlik ve hayat pahalılığı artıyor. Krizin faturası işçi sınıfına çatır çatır kesiliyor. Ücretler düşüyor, iş saatleri artıyor. Devam edeyim, işçi sınıfının en temel hakkı olan sendikalaşma, grev dahi fiili uygulamalarla yasaklanıyor.
Patronlar ve bu sömürü düzeninin sözcüleri atılan bu adımları işçi sınıfına daha şirin gösterebilmek için kırk takla atıyorlar. YERSEN! Örnek mi? MESS Başkanı, Türk Metal ile yaptığı 2019 TİS görüşmesinde bolca özveri, uyum, işbirliği ve diyalogdan bahsediyor. Ortak paydanın Türkiye olduğunu söyleyerek şöyle ekliyor: “Metal sanayinde geçmişte yaşanan olumsuzluklar ekonomiye darbe vurdu ve çalışanları da ekonomik sıkıntıya soktu. Ülkemizin rekabet gücünün korunması ve sanayi ürünlerimizin dünyada daha fazla talep görmesi ancak iş barışıyla sağlanabilir, bunun için ‘İş’te Barış, Dünyayla Yarış’ diyoruz!”
Biri işçi sendikası, diğeri patron sendikası, ne kadar da uyumlular! Sonuç olarak bu zatı muhteremler işçi sınıfına “özverili, uyumlu olacaksın, öyle isyan etmeyeceksin, başkaldırmayacaksın” diyorlar. Öyle greve mreve gitmeyeceksin, açlık, yoksulluk sorunu da dâhil her sorunu diyalogla çözeriz, bir şekilde anlaşırız, işi yokuşa sürme” diyor. Ne için? Ülkemizin rekabet gücü için!
Küçük bir soru soralım. İşveren örgütü MESS’in temsil ettiği 180 işletmenin önemli bir bölümü uluslararası şirketler değil mi? Alman, Fransız, Amerikan, İtalyan, Çin vb. Demek ki sermayenin vatanı yoktur diyenler sonuna kadar haklı. “Yerli” patron örgütü MESS, dünya sermayesinin çıkarlarını işçi sınıfımızın kafasını bulandırmaya çalışarak savunuyor. MESS kendinden beklendiği gibi sermayenin çıkarlarını “ülkemizin çıkarları” olarak sunuyor. Bazı sendikacılar da buna hizmet etmeyi kendilerine görev edinmişler. Tüm bu kafa bulandıran puslu havanın dağıtılması için işçi sınıfının örgütlenmesi, sınıf bilinciyle deneyim ve tecrübe kazanması gerekiyor.
Peki, ne mi yapmalıyız, bu sorunlardan nasıl mı kurtuluruz? İşçi sınıfı sendikalarını kendi denetimlerine almalı. Hangi ulustan görünürse görünsün sermaye karşısında işçi sınıfı olarak tek bir yumruk gibi hareket etmeli. Bu mücadelenin sınıflar mücadelesi olduğunu kavramalı. İşçi sınıfımızın mücadele tarihi bizlere yolu gösteriyor.