26 Eylülde İstanbul’da yaşanan 5,7 büyüklüğündeki deprem sonrasında burjuva medya tarafından hiç vakit kaybetmeden korku senaryoları üretilmeye başlandı. Depreme karşı önlem almak için büyük miktarda vergi toplayan devletin ve yerel yönetimlerin üzerine düşen görevleri nasıl ihmal ettiği anlatılmadı. Deprem için yapılması gereken bireysel hazırlıklar konuşulmaya başlandı. Deprem öncesi, ülke olarak hangi tedbirlerin alınacağının konuşulması bir yana, hemen her yerde resmen bireysel olarak “nasıl daha az sayıda ölebiliriz”in hesapları yapılmaya başlandı. Bu bağlamda en çok konuşulan konuların başında da elbette deprem çantaları geliyor.
Ne hikmetse bu konuşmaların hemen ardından bir anda tüm alışveriş sitelerinde deprem çantaları revaçta olmaya başladı. İçerisinde, dışarıdan tek tek almaya kalksanız en fazla 100-150 lira eden ürünlerin olduğu, ama satış fiyatları 300 ila 600 lira arasında değişen çantalar bir anda satışa sunuldu. Elbette patronlar için bu tip afetler yeni kâr kaynakları, yeni kazanç kapıları demek oluyor. İnsanların olası bir afetten nasıl kurtulacağından çok, bu krizi nasıl fırsata çevirecekleri konusunda hesaplar yapılıyor bir anda. Gel gelelim büyük İstanbul depremi son 30 yıldır bilinen ve beklenen bir gerçeklik. Bu süreçte yapılan konutların kalitesi, deprem dayanıklılığı bir yana dursun, tüm toplanma alanları bile rant için inşaat firmalarına peşkeş çekilmiş iken, göz boyamak için tek sarf ettikleri konu insanların bireysel olarak nasıl “kurtulabilecekleri” oluyor. Oysa zaten 20 yıldır bu çantaları devletin herkese dağıtmış ve halen dağıtıyor olması gerekmez miydi?
Görüldüğü gibi işçi sınıfı, patronlar sınıfının umurunda bile değildir. Onlar, insanların acılarından ve deprem gibi felâketlerden bile nasıl kâr edeceklerinin peşindeler. Böylesi bir sistemde konu ne olursa olsun bireysel kurtuluşun mümkün olamayacağı gün gibi ortada. Bu sistemin ve patronlar sınıfının kendisi zaten dünya üzerinde sürekli “doğal olmayan” bir afet niteliğinde. Peki, biz işçiler için asıl önemli olan bu doğal olmayan afete yani patronlar sınıfına ve kapitalizme karşı nasıl önlem alıyoruz?
Bu hazırlık aslında ancak fabrikada, sokakta ve her yerde örgütlenmek ve örgütlü hareket etmekle mümkün olur. İşçi sınıfı yalnızca örgütlü oldukça doğal afetlere, kapitalizme ve patronlar sınıfına karşı durabilir.