
2018’den itibaren iyice belirginleşen ekonomik kriz, bununla birlikte artan hayat pahalılığı ve işsizlik, milyonlarca emekçinin hayatını etkiledi. Siyasi iktidar ise yaşanan bu sorunları yokmuş gibi göstermiş, çözüm üretmek yerine seçime kadar tanzim satış mağazası açma, işsizlik fonunu yağmalama gibi yollara başvurmuştur. Üstelik bu geçici önlemleri gerçek enflasyonu ve işsizliği manipüle etmek için kullanmıştır. Gündemin dağılması için aslından uzak açıklamalarda bulunmuş veya farklı bir konuyu gündeme taşıyıp emekçileri asıl sorunlardan uzaklaştırmaya çalışmıştır. İktidar sanki bu oranlar azmış gibi enflasyonu yüzde 9,26, işsizliği yüzde 13 oranında göstererek emekçilere “bakın kriz mıriz yok” demek istiyor. Fakat bu bir yıllık süreçte emekçinin cebindeki hesap, enflasyonun gösterilen orandan daha fazla olduğunu çok açık göstermektedir. Yakın zamanda elektriğe, doğalgaza, ulaşıma gelen zamlarla birlikte; bir yıl içinde gıdadan giyime, yakıttan ilaçlara çok yüksek miktarda zamlar uygulanmıştır. Örneğin geçtiğimiz aylarda mevsiminde tezgâha konan pırasa 9 lira, bir adet karnabahar 10 lira olarak bizlere satıldı. Çuval çuval alınan soğanların yerine, emekçiler yarım kiloluk poşetlerle evlerine dönmek zorunda bırakıldı. Emekçilerin evlerine meyve girmesi, etli yemek yapılması lüks oldu. Sağlık sektöründe ise Şubat ayında yapılan %26,4’lük zamla, açıklanan oranın çok daha üstüne çıkılmıştır. Emekçiler kullandıkları her ilacın muadilini almak zorunda kalmışlardır. Hastanede kullanılan anestezi ilaçları en ucuz muadili ile yer değiştirmiş, emekçilerin sağlıkları şansa bırakılmıştır.
Buna rağmen siyasi iktidar, medya aracılığıyla “alınan tedbirler etkisini gösteriyor, enflasyon gerilemeye devam edecek” açıklamasını yapmıştır. Şu anda da gerçek enflasyon ve işsizlik oranını düşük göstererek, gündemi değiştirerek emekçilerin dikkatini başka taraflara çekmeye çalışmaktadır. Siyasi iktidar enflasyonu ve işsizliğin artmasını “sektörde daralma” olarak adlandırıp, kelimeleri yumuşatarak manipüle etme derdindedir. Enflasyondan asıl etkilenen kesim emekçi kesimdir. Ama TÜİK, enflasyon oranını hesaplarken emekçilerin hiç tüketmediği ürünlerdeki fiyat artışını dikkate alıyor, en çok tükettiği ürünlerden bazılarını hiç hesaba katmıyor. Mesela enflasyon sepetinde manikür var, gündelikçi ücreti var. Oysaki emekçiler, aldıkları asgari ücretin yarısını kiraya ayırmak zorundadır. Kalan ücretlerinin ise bir kuruşunu bile keyfi nedenle harcamazlar. Temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırlar. Kaldı ki bu bile mümkün değildir. Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı bu durumun farkındadır fakat siyasi kazançlar ve kâr elde etme isteği nedeniyle emekçileri hep yok sayarlar.
Kapitalizm, işçiler üzerinden kâr elde etmeye devam etmek için türlü numaralara her seferinde başvuracaktır. Sermaye sınıfı ve siyasi iktidar el ele vermiş, güçlerini ve kârlarını katlama derdine düşmüştür. İşçi sınıfı bu sistem karşısında birlik olmalıdır. Örgütsüzlük bizleri yavaşça yok edecektir. Bu nedenle örgütlü mücadelemizde safları sıklaştırmalı ve çoğalmalıyız. Bizim beraberliğimiz ve örgütlülüğümüz bu sisteme karşı örülmüş bir duvardır. Milyonlarca emekçiyi işsizlikten, açlıktan, yoksulluktan ve bu bozuk sistemden kurtaracak tek yol işçi sınıfının bilinçli ve örgütlü mücadelesidir. Sınıf kardeşlerim; birlik olalım, örgütlü olalım!